Hasan KAMİLOĞLU
kamiloglu15@hotmail.com
ULUHAN’A YOLCULUK...
13/11/2012 Sabah erkenden koyulduk yola. Hemen burnumuzun dibinde olmasına rağmen bir türlü görme fırsatı bulamadığım Göynük tü rotamız... Yağmurlu bir gündü... Kocaeliden çıktığımızda nazlı nazlı yağıyordu hava... Adapazarında yağmur kesti ve doğu yönünde bulutların dağılmaya başladığını gördük.. Akyazı-Kuzuluk-Dokurcun derken
Taşkestiye doğru tırmanmaya
başladığımızda yükselen rakım nedeniyle sise pusa kesti hava.. Sakarya-Bolu İl sınırını biraz geçince yolun
solunda küçük bir tesis te mola verdik... Çaylarımızı yudumladık tülden bir
perde ile kaplı derin vadileri izlerken.. İkinci bardak çayları da
yuvarladıktan sonra tekrar yola koyulduk.. Taşkesti yakınlarında ki Kaplıcaları
geçince hava yeniden açıldı ve Bolu-Mudurnuya bağlı bu yeşile gömülmüş ufacık,şirin
beldeye geldik.
Gökyüzünde güneş te parlamaya
başlamıştı. Mudurnu yönüne ilerledik..
Taşkestiyi geçtik 6-7 km sonra Göynük tabelasından sağa döndük. Göynüğe varana kadar yaklaşık 50 km lik yolu
bir solukta aldık.. Kah ormanların içinden kah bozkır görünümlü köylerin
içinden geçtik, mola vermeden ulaştık menzilimize... Çok güzel bir öğle üzeri girdik Göynüğe...
Hava ne soğuk ne sıcak, ılık bir sonbahar günü zafer anıtı karşıladı
bizi... Diyar-ı Akşemsettin’e gelince
ilk işimiz Akşemsettin Türbesini ziyaret etmek olacak elbet... Göynük evlerini
anlatmak için gerekli sözcükleri bulup çıkaramıyorum, o nedenle hiç girmiyorum
bu mevzuya..
Bu güzel Şehri fazlaca oyalanmadan
geldiğimiz hızla terkediyoruz.. Göynüğü gezmek böyle alel acele yapılacak bir iş
değil.. Yazın gelip bir kaç gün kalmalı ki bu güzelim beldenin tadını çıkarmalı
insan... Şimdi biraz daha yolumuz var.. O nedenle doluşuyoruz arabaya ve
Nallıhan yönüne doğru hareket ediyoruz...
Bu yolculuğumuzun ana nedeni olan
Uluhan’a doğru yola koyuluyoruz.
Göynük-Uluhan-Nallıhan-Çayırhan hepsi at ile bir günlük mesafede..
Konaklamak için Hanları ve Hamamları varmış.. Kimileri sapasağlam
ayakta(Nallıhan) , kimileri ise harabe halinde... Zamanın kervanlarının
izlediği yoldan Doğu yönünde Uluhan’a doğru
ilerlemeye başladık.. Arkası akşam ve dostlar bizi Uluhan da bekliyor.. Hava
kararmadan bir zamanların Nahiye Merkezi olan bu köyü , han ve hamam lardan
geri kalanları görmek istiyoruz.
Yaklaşık 40 dakikada ulaşıyoruz Uluhan’a..
Umduğumuzdanda erken varıyoruz. Köy içinde dolaşıyoruz... Bu köylü olan Hikmet
Ortaokulu ve Liseyi burada okuduğunu ancak şimdi sadece İlkokul bulunduğunu
anlatıyor... Zaman-ı evvel de 6000 nüfusun yaşadığı bu güzelim köyün zaman
zaman onarım görmüş ve halen ayakta olan hanını, harabe haline gelmiş hamamının
yıkıntılarını gezdikten sonra “boğaz meselelerini” halletmeye geldi sıra.
Uluhan da 1976 yılına kadar Orman
İşletme Şefliği bulunduğunu ve daha sonra Şeflik merkezinin Nallıhan’a
taşındığını öğreniyoruz... Eski Orman İşletme Şefliğinin olduğu yer Piknik-Mesire
alanı olarak düzenlenmiş. Orman İşletme Müdürlüğüne ait güzel de bir bina var
ulu karaçam ağaçlarının içinde... Şöminede yanıyor gürül gürül...
İçeri girdiğimizde közlenmiş
patlıcan ve biberden incecik doğranmış salataya, ballı muza kadar mükellef bir
sofra karşılıyor bizleri... Nefis bir
ızgara kokusu genzimize dolarken Masanın Olmazsa Olmazı Büyüğü açıyor
dostlar... Nallıhanın hoşgeldin
Türküsüne başlıyorlar;
Bahar dört yanında işli sedeften Mevsim çiçeğinden tüter Nallıhan. Bahçeler ve bağlar bir yeşil kaftan Dalında dalında tutar Nallıhan. .../... Koro halinde söylediğimiz türkülere
Şöminenin çıtırtıları eşlik ediyor...Yeni tanıştığımız can dostlar bir “Kara
Fatma” türküsü söylüyorlar ki anlatılası
değil. İlk kez duyduğum bu türkü neden repertuvarlarda yok. Ya da benmi duymadım bilemiyorum. Ama insanın bir kez
dinlediğinde unutacağı türden bir türkü değil...
Gecenin ilerleyen bir saatinde
yine nefis bir Nallıhan Türküsü ile yolcu ediyorlar bizleri...
Vurulmuşum toprağına taşına Yerde gezen Gökte uçan kuşuna Baharına yazına karakışına Çiğdem kekik kokuna Tutkuluyum Nallıhan.. ....../..... NOT: Sitemizde yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir. Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır. Köşe yazılarından ve yazılan yorumlardan www.cavuslu.org - Çavuşlu Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ORMAN - 10/04/2017 |
ORMAN |
Doğan Güneşe Sevinebilmek - 04/09/2016 |
Doğan Güneşe Sevinebilmek |
Babalar en kutsal varlıklar olan Annelerin gölgesinde kalan gizli kahramanlardır! - 18/06/2016 |
Babalar en kutsal varlıklar olan Annelerin gölgesinde kalan gizli kahramanlardır! |
KİRLENME... - 12/01/2016 |
KİRLENME... |
AVNI YÜCEL HOCA - 07/01/2016 |
AVNI YÜCEL HOCA |
Bu Dünyadan Lütfi TORÇUK Diye Bir Yürek Sevdalısı Geçti - 07/02/2014 |
Bu Dünyadan Lütfi TORÇUK Diye Bir Yürek Sevdalısı Geçti |
MARTI - 12/03/2013 |
MARTI |
SARIÇAM (Pinus silvestris ) - 28/10/2012 |
SARIÇAM (Pinus silvestris ) |
Yine Çöp (lük) !!!!! - 23/09/2012 |
Yine Çöp (lük) !!!!! |
Devamı |