26/02/2010 Kendimi doğduğum topraklara ait hissediyorum Karadeniz’in hüzün ve acılarla yüklü sesi Volkan Konak, Rum, Laz ve Türkçe kelimelerin birbirini kovaladığı albümlerin mimarı. Kazım Koyuncu’nun kendisi için çok önemli bir değer olduğunu belirten sanatçı Volkan Konak, “O benim için herşeydir. Ben yaşadıkça Kazım Koyuncu yanımda olacak” diyor.
Yaptığı müziği devrimcilik ve hümanistlik olarak değerlendiren Karadenizli sanatçı, Türkiye’de mozaik niteliğinde kültürlerin olduğunu belirterek, “Alevi, Zeybek motifleri ve Güneydoğu’daki arkadaşların müziği bu kültürü müthiş zenginleştiriyor” diye bahsediyor. Popüler müziği de, sert bir dille eleştiren sanatçı, bu tür müziğin fazla sürmeyeceğini söyledi. Ahmet Kaya’n ın ölümünün Türkiye için büyük bir kayıp olduğunu vurgulayan sanatçı Volkan Konak ile yaptığı müziği ve Kazım Koyuncu’yu konuştuk.
Müzik serüveniniz nasıl başladı?
Aslında çok bilinçli değil, Türkiye’deki birçok insan gibi tesadüfen başladım. Bu fikri Maçka’ya gelen bir İstanbul’lu müzik öğretmeni verdi. Bu hocanın zorlamasıyla konservatuara girdim. Ondan sonra müzik üzerine doktora ve mastır yaptım. 1991 yılında da, Orhan Gencebay’ ın desteğiyle albüm çıkardım. Açıkçası 1983 yılından beri müziğin içindeyim.
Bu süre içinde Kazım Koyuncu ile de tanıştınız. Koyuncu’ya ilişkin neler söylemek istersiniz.
Kazım Koyuncu, evlat kadar sevdiğim biriydi. Belki aramızdaki yaş o kadar büyük değildi, ama ben müzik çalışmasına ondan önce başlad ığım için böyle söylüyorum, yani iyi bir ilişkimiz vardı. Kazım, herşeyden önce çok iyi bir yürekti.
Bir insan hangi mevkide olursa olsun eğer kalbi iyi değilse hiç birşey olamaz. Hiç kimsede olmayan şeyler vardı onda. İnsani değerlerinden öteye müziğe de, büyük katkıları oldu. Yöre sazlarımıza özellikle de, tulum ve kemençeye çok katkı sunduğunu düşünüyorum. Maalesef erken ayrılık oldu. Ama Kazım Koyuncu kısa yaşamına çok şey sığdırdı. Ölümünün bile bir mesaj ve ışık olduğunu düşünüyorum. Ben yaşadığım sürece Kazım, benim yanımda olacak. Çıktığım her konserde ondan bahsediyorum, bir kaç parças ını seslendiriyorum. O bizim geleneğimiz.
Son yapılan ‘Hey Karadeniz Festivali’ne gitmediniz. Bu konuda çok şey yazılıp çizildi. Bir de sizden duyalım neden gitmediniz?
Kazım Koyuncu öldükten sonra çıkmadım ve çıkmam da. Ben Kazım’a destek olsun diye o tür aktivitelere çıkıyordum. Kazım öldükten sonra Kazım’ı anman ın kuralları olmalı. Çünkü Kazım çok idealist bir insandı. Hiç bir zaman para gözüyle dünyaya bakmadı. Ve böyle bir insan ın anma gecesi parayla yapılıyorsa ben yokum. Ben gider onu mezarı başında anarım. Ve öyle de yapıyorum. Ailesiyle ilişkilerim devam ediyor. Açıkçası Kazımsız öyle bir aktiviteyi düşünmüyorum.
Ama Fuat Saka için katılmadığınız söyleniyor?
Hayır öyle birşey yok. Fuat Saka ile aramda hiçbir sorun yok. Ben sadece o festival biletli olduğu için katılmadım. Benim kimseyle bir sorunum yok. Ben İsmail Türüt’ü de çok seviyorum. Hepsi bir lezzettir. Barış Manço ile Cem Karaca’yı niye karşı karşıya getirelim. Zeki Müren, Musa Eroğlu, Arif Sağ hepsi bir renktir, bunlar zenginliktir.
Gerek müziğinizde gerekse bestelerinizde, neden daha çok acı ve hüzün var?
Evet ben de bazen düşünüyorum. Acaba dozajını çok mu kaçırıyorum diye. Ve hatta kendime çokta kızıyorum. Ama ben duygusal bir insanım, oldum olası da, hareketli şarkıları sevmedim. Hareketli parçaları armoni olarak da, fazla işleyemezsiniz, onlar akıp gider, kaybolur. Ama duygusal ve solo parçalar hep kalıcı olmuştur. Onun ötesinde dedim ya, ben çok duygusal ım, istisnasız bütün konserlerimde ağlarım, gece araba sürerken bir şarkı aklıma gelir durup ağlarım. Dolayısıyla çok sulu gözlüyüm. Belki ondandır.
Birçok yakınınızı kanserden kaybettiniz. Bundan da, olabilir mi?
Bıçak gibidir. O bölgedeki ölümlerde Çernobil’in etkisi olduğunu biliyorum. Kesindir. Ama benim yakınlarıma olmuş mudur, onu bilemiyorum. Kesin birşey diyemem. Ben ailemden 7 kişiyi kanserden gömdüm. 8. de Kazım oldu. Ama bu kadar rastlantı olamaz. 4 yıl içinde oldu bu ölümler.
Lazca müzikten bahsedebilir miyiz? Siz Lazca söylemeyi düşünüyor musunuz?
Laz müziğine Kazım Koyuncu’nun katkıları büyük olmuştur. Birol Topaloğlu da var. Ama hakikaten Kazım, o konuda çok iyiydi. Kimse onun yerini tutamaz. Lazca söylemeyi düşünmüyorum. Ben Karadenizliyim ama Laz değilim. Ve dolayısıyla Lazca bilmiyorum. Yapmaya kalkışırsam elime yüzüme bulaşt ırırım diye korkuyorum.
Türkiye’deki müzik piyasası şuanda ne durumda?
Kötü…
Neden?
Maddi olarak, albüm trajları düşünce birçok sanatçı albüm çıkaramayacak duruma geldi. Dolayısıyla beslenme zorlukları yaşıyorlar. Kültürel olarak da, şunu söyleyeyim; Halk müziği bir ara doruktaydı. Sanki onlarda da, bir doymuşluk var. O dönem bitti, şarkı yarışmalarının gündeme geldiği bir kültür haline geldi. Popüler bir hal aldı. Ama bunlar gelip geçici. Halk olduğu müddetçe bu müzik olacak. Türkiye’deki bütün kültürler çok zengin. Alevi müziği, Güneydoğu’daki arkadaşların yaptığı müzik ve Zeybekler, müthiş zenginlikler.
Şarkılarınızdaki gibi acı ve hüzünlü mü yaşıyorsunuz?
Mütevaziyim. Gerçekçiyim, maddiyat peşinde değilim. Tabii ki acı, hüzün ve sevinçler kardeştir. Hepsini iç içe yaşıyorum, her insan gibi. Bazen şımardığım hissine kapılıyorum. Bu noktada, mezarlık ziyaretine, hastanedeki hastalara giderim. Ruhumu terbiye etmeye çalışıyorum. Görünürdeki evcilik oyununa kendimi kaptırmamak için. Gözü yaşlı çocuklarla ve fakirlikten ağlayan kadınlarla ilgilenmeli. Yoksa farklı yönlere kayıyorsun. Hayata hiçbir zaman bencil bakmadım ve bakmay ı da, düşünmüyorum.
Albümünüzün adı ‘Mora’, ne anlama geliyor?
‘Mora’ Rumca böğürtlenin ismidir. Rumca biliyor musunuz? Yok bilmiyorum. Ama tek tük kelimeler biliyorum. Çünkü kültürlerimiz iç içe.
Peki Neden Mora?
Ben çocukluğumda çok sevdiğim bir yemişti. Çocuklarıma isim koyuyorum. Mora da, bir isimdir. Naran da, bir dağ çiçeği. Şimal kızımın adı. Türkçesi Kuzey oluyor. Çoğu sanatçılar çıkardıkları albüme bir şarkısının ismini koyuyor, ama ben öyle yapmıyorum, düşünmüyorum. Farklı davranıyorum. Mora’da nekadar evrensel saund olsada, arka perdesinde etnik koku geliyor...
O benim lezzetim. Mora, içinde hüzün, duygu ve en önemlisi de sıcaklığın içinde olduğu bir eser. Lacivert suları andırıyor, Karadeniz kokusu ve rengi var. Aslında Maranda’ya yakın bir albüm; beste, türkü, şiir ve duygusall ığın olduğu bir çalışma. Ama kökleri etniğe dayanıyor.
Bir de, Kazım Koyuncu’ya yazılan bir şarkı var?
Evet, ‘Cerah Paşa’ bestesini yazan ablam. Bu albümde de, Kazım’a “Kardeş”i yazdı. Onsuz olmazdı zaten...
Peki Volkan Konak müziğini nasıl tanımlıyor?
Evet, doğru bir soru. Herkes benim Karadeniz müziği yaptığımı sanıyor, ama ben Karadeniz müziğini yapmıyorum. Ben beste müziği yapıyorum. Ha ben Karadenizli olduğum için zaman zaman yöresel motifleri kullanıyorum. Ama ben asla Horon ve Karadeniz müziğini yapmıyorum. Ben Volkan Konak müziğini yapıyorum.
Nasıl oluyor bu?
‘Volkan Konak Müziği’nde devrimcilik var, hümanistlik var, ilericilik ve duygusallık var. Ve en önemlisi de inanılmaz bir edebiyat var. Şair Sunay Akın’ın denetiminden geçmeyen hiç bir sözü almam ve yazmam.
Tükiye’de popüler müzik dışında alternatif müzikler bir kıskaç altında…
Evet maalesef bunlar bir gerçek. Ama inanın ki bunları konuşmak bana komik geliyor. Örneğin ben Ahmet Kaya’nın yaşamas ı gerektiğini düşünüyorum. Güzel bir renkti. Ahmet Kaya’yı sev sevme, ama ben beğeniyorum. Özgün müzik alanında ölümü büyük bir kayıptı. Her ne kadar o alanda çalışan arkadaşlar olsa da, onun boşluğunu dolduramıyorlar. Onun dışında Özgün ve Halk müziğinde bir gerileme var. Şu anda içi boş, çürümüş bir müzik var. Nedir bu: Yarışmaların pompalandığı biraz arabesk, biraz fantazi karışımı bir sektör var. Bu almış başını gidiyor. Siyasetin etkisi mi, başka etkiler mi bilemiyorum. Ama fazla süreceğini söyleyemem.
Bence herkes kendi tarzında ısrarlı olursa bu tür müzikler tutunamaz. Örneğin benim bir tarzım var. Ben onu yapıyorum. Bu yılın modası kırmızıdır diye ben kalkıp kırmızı giyemem. Arayışım sürüyor ama bu alanda da ayak diretiyorum. Ama benim için önemli olan toprak kokulu halk müzikleridir.
Siz her çıkan albüm için “benim çocuğum” diyorsunuz. Bir daha ki çocuk ne zaman doğacak?
Son albümüm Mora’yı bir yıl önce çıkardık. Şimdiye kadarki sonuçlar çok çok iyi. 24 Nisan’da Altın Plak Ödülü’nü alıyoruz. MİYAP veriyor. Satışlar da, devam ediyor. Dolayısıyla daha bir yıl bile olmadı, ben onun önünü kesmek istemiyorum. Bir de, albüm yapmak tıpkı bir kitap yazmak gibidir. Ne zaman hazırsa o zaman bitirirsin. 3 yılda oluyorsa 3 yılda olacak. Ben söyleyeyim; ya diğer sanatç ılar gibi bir yılda albüm çıkaracak kadar yeteneğim yok ya da, böyle oluyor. Ne yapayım kendimi ne zaman hazır hissediyorsam ona göre üretiyorum. Öbür türlüsü suni olur. Oda insanlar ı ancak bir kere kandırabilirsin ikincisi asla.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA |