• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/cavuslutesisleri
  • https://twitter.com/cavuslu_org
Üyelik Girişi
ÇAVUŞLUDAN
Facebook ta ÇAVUŞLU HABER

ÇAVUŞLU DA DÜĞÜN TARİHLERİ
GİRESUNSPOR

GÖRELESPOR
GÖRELEYİ CANLI İZLEYİN
İLLER ARASI MESAFE
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
NAMAZ VAKİTLERİ
Hava Durumu
google Reklam
Site Haritası

sanalbasin.com üyesidir

İsmail TÜRKMENDAĞ
ismail@cavuslu.org
HAZIR MEKTUP ( OKUMANIN ÖNEMİ )
12/11/2012

 

Adın batsın emi? Adın batsın. Bula bula benim horozu mu mu buldun? Allah'ından bul! Boğazlarında kalsın çakal gaybanası. Dizlerini dövüyordu Fadime. Bunca yokluğun içinde tek zenginliğini çakal kapıp götürmüştü, hem de bu gün.

Bu gün çarşıya inecekti ama nasıl, ne götürecekti, neyi satacaktı? Bu gün paraya muhtaçtı, hazırlandı, Allah kerim idi. Bir yola çıksın bakalım. Ali'ye seslendi. Haydi kalk, kalk bakalım çarşıya gideceğim, seni de götüreceğim dedi, kalk ta yüzünü bir yıka bakayım dedi.

Anası geldi aklına Fadime'nin çocuk kocasıdır anasının derdi yanında olsun. Yanımda olsun Ayşe; yürüyemediğimde sırtıma alırım. Tabi yürüyemez o kadar yolu. Babası gideli iki yıl olmuştu. 42'nci Alayda idi. Ali'nin babası diye mırıldandı. Kocam diyemedi. Ne kadar beraberlikleri olmuş du ki. Ayşe doğduktan bir yıl sonra gönüllü alaya yazılmıştı Mehmet.

42'nci Alay alıp götürmüştü onu, şimdi Sakarya’daymış 42'nci Alay. Sakarya dedi. Daldı gitti. Nerede Sakarya çok mu uzak? Uzak bile olsa çok yakındı. Hasretiyle, korkusuyla, kuşkusuyla, yakındı Sakarya. Mehmet Yunanla dövüşüyordu. Kazaları mübarek olsun inşallah dedi. Çok yakınındaydı Mehmet. Kucağında ki ali den daha yakındı sanki. Yokluk ve çile acımasızdı. Acımasızdı. Ama onları bir yaratan vardı. Çektiklerini sabırlarını er geç görecekti. Merhametini üstüne memleketin.

Mehmet Yunanla çarpışıyordu. Fadime geride dayanıyor mücadele ediyordu. Üç yaşında bir çocuk hasta bir kayınpeder uğraşıyor, didiniyordu. Hasret kavurmuştu yüreğini, adı gelindi. Gençti. Ortalık bozuktu. Bir lokma ekmeği bulmak marifetti.

Çarşıya yaklaştılar selesin de on adet yumurtası vardı satacaktı. Yapmayı düşündüğü iş için yeterdi herhalde, yetmezse de borç yazdırdı. Ali'yi sırtlandı, yumurta toplayan bir dükkanın kapısında durdu. Yumurtayı uzattı, dükkan sahibi tezgaha dizdi yumurtaları. Birisi kırık idi emme sağlam sayalım bunu da. Yok dedi Fadime, Dokuzunun parasını ver geçmez bizim boğazımızdan kırık yumurta parası. Sağlam yerine uzatma. Al bacım kızma. Fadime diğer dükkan a yöneldi. Kalabalıktı içeriye girdi. Ali kırmızı şekere uzanıyordu. Ağlamaya başladı. Cam şekeri mi istiyorsun dedi bakkalcı. Tamam öyleyse al bakalım. Bakkalcının işi çoktu. Cuma pazarıydı buranın. Çoğu insan bu gün inerdi çarşıya. Bir köşede bekledi. Elindeki yumurta parasını uzattı. Ne istiyorsun kızım dedi bakkal. Ahmet amca yakınlarıydı. Durumlarını çok iyi bilirdi. Mehmet'i sordu. Mektup var mı? dedi. Yok Ahmet amca. Şey söyle kızım. Ahmet amca ben şey diyeceğim. Mehmet'e mektup için bir mektup alacağım. Hazır mektup var mı? Var kızım burada al gönder. Şey; Ahmet amca bir okusan ne yazmışsın? Bileyim. Olmaz kızım görüyorsun çok kalabalık. Müşteriye bakmam lazım. Birini bulursan okut. Bulamazsan yolla. İbrahim efen di yazar üstünü. Geldim bekle az. Patladın mı?

Fadime hazır mektubu aldı. Bakkaldan çıktı. Ali'yi sırtlandı. Çarşının tek caddesi vardı kalabalıktı. Genç insan yoktu. Hepsi cepheler de idi, Mehmet gibi. Elinde ki mektubu sımsıkı tutuyordu. İçini bir titreme aldı. Bu zarf Mehmet'e gidecekti. Ürperdi duyguları yakalamıştı sanki yat ellerce. Ne yazmıştı? Fadime mektupta, daha doğrusu Ahmet amca ne yazmıştı? Benim ahı mı yazdı mı? Mektuba. Ne bilsin? Ahmet amca ah! Ne zor işe girmişsin.

Mehmet yüreğimde ki Mehmet isen nereden bileceksin? Kaç gece uykusuz kaldım onu düşünmekten? Kaç kere ufka daldı gözlerim Mehmet'in haberi için? Kaç kere Ahmet amca kaç kere? Ben şimdi ne yazdım bu mektupta bir selamım var mı içinde?

Benden ne var mektupta? Söylesene hangi cümle benim? Okul, mektep hak getire, elifi görsek mertek sanıyoruz. Bu kadere mahkum muyuz. Hangi kaynağın bulanık suyuyuz biz? Erkeğimiz düşmanla çarpışıyor, biz cehalet, yoklukla cebelleşiyoruz. Bu şekilde gidersek biz mağlubuz. Onlar kazanır inşallah. Onlar dönerse zaferle bu cehalet biter. Ali mektebe gider, gider mi acep? Aksi beni korkutuyor. Yüreğim geliyor ağzıma. Ali yaşamasın benim yaşadığımı. Mektubunu kendi yazsın, kendi yazsın duygularını, söyleyemediklerini, dile getiremediklerini kendi yazsın yeter.

Tek bir isteğim var. Mektubumu kendim yazayım, başka arzum olmaz inan Mehmet. Sana rahatça mektup yazabilsem, sensizliğe bile razıyım. Ama senin ne kabahatin var? Osmanlı’nın kaderi elinde değil ki. Bu gün dünya paylaşıyor mülkümüzü. Yıllardır bizi idare edenler veballerini paylaşıyordur muhakkak. Benim cehaletimin vebali kimindir? Kimdir o güçlü adam? Bu vebali, benim vebalimi yüklenecek güçlü adam kimdir? Onu görebilmem için neler vermezdim.

İşte postane ye girdi. Mektubu uzattı. İbrahim Efendi alışık olduğu önünü arkasını bildiği bir işi şaşırmadan, merak etmeden yaptı. Mektubu aldı. Adresi istedi. Yazdı tamam dedi Fadime biraz rahatladı. Bu zarfın sakladığı kağıt Fadime’nin mektubuydu. Ne yazdığını bilmese dahi mektup onundu. Fadime için buda bir şeydi.

Ali anasına sarıldı. Huysuzlanmıştı sen mi yazdın dedi Ali babama mektubu? Beni bırak yavrum ama inşallah sen yazacaksın kendi mektubunu. Babam onun için mi bekliyor? Evet baban onun için bekliyor oğlum. Senin kendi mektubunu yazman için. Anladın mı? Yavrum. Ben bura da baban Sakarya da. Bunun için savaşıyor. Sen mektubunu kendin yazsın diye. İçinde bir sıkıntı vardı Fadime’nin eli işe gitmiyordu. Mahallenin girişinde ki evin önü kalabalıktı. Oraya yöneldi. Ne oldu ki? Zehra hala ne oldu ki? Kalabalığa doğru yürüdü. Muhtar dedi Zehra hala seni soruyor. Ne ola ki? Buyur muhtar emmi. Bu emanet senin. Fadime şaşkındı. Ağladı, ağladı yorgun düşünceye kadar. Komşular yasa geldi. Cenaze eviydi evi. Ama orta da cenaze yoktu. Şehit yoktu. Mangal Dağın da kalmıştı Mehmet. Mangal Dağı Sakarya’daymış. Sakarya Cephesinde. Fadime’nin yüreğinde korlanmıştı mangal, mangal dağı neydi ki? Büyüdü Fadime’nin yüreği. Mangalı da Mangal Dağını da içine aldı. Oğluna sarıldı. Gelen torbaya takıldı Fadime’nin gözleri titreyerek. Torbayı elledi büyük bir şey değildi. Mühürlü ağzını açtı torbanın, içindekileri çıkarmaya başladı. Bir çift potin, künye, ıslak bir mendili vardı. Gözü son bir şeye takıldı. Bir zarf, Fadime zarfı tanıdı. Üzerinde bir not vardı. Şahadetinden sonra ulaştığı için iade edilmişti.

Fadime zarfı aldı. Yetişemedi diye mırıldandı. Yaşayacaksa bundan sonra kurduğu hayal için olacaktı. Oğlunu okutacaktı. Bu hazır mektubu ona okutacaktı. Oğluna sarıldı. Beni Mangal Dağı’na götüreceksin bu görev için oku anladın mı? Bu görev için. Anladım dedi. Daha nice yıllar taşıyacağım Mangal Dağı’nı korlanmış ateşiyle bu mektubu da taşıyacağım Mehmet’in adına saklayacağım. Ta ki oğlum okusun da babasının başında bende dinliyeyim.

Ey hırçın rüzgar; sana gelinde ondan sonra es. Nereden eseceksen oradan es. Savurmaya hazır bulacaksın beni. Ondan sonra es.

İsmail TÜRKMENDAĞ 

 

 

NOT : Sitemize yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir.Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır

Köşe yazılarından ve yorumlardan www.cavuslu.org  - ÇAVUŞLU HABER  hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz         



2951 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Sakarya Melhame-i Kübrası     12/11/2012 22:53

sevgili İsmail., Yazını okurken tüylerim diken diken oldu. Mangal Dağı Giresunlular için çok özel. çünkü 2 gönüllü alayımız Sakarya Savaşına orada katıldı.. Bir çok şehit verdi Giresun Uşakları...Fadime Mehmedine ne gönderdiğini bilemedi ama o hazır mektup geri gelidiğinde hemen okudu onu hemde zarfı açmadan.... Bu öykünün devamıda gelir umarım... Kalemin hep yazsın kardeşim.... Sevgilerimle......
Hasan KAMİLOĞLU

Yazarın diğer yazıları

GİT OĞLUM YARIN İMECEMİZ VAR KOMŞULARA HABER VER - 13/10/2013
GİT OĞLUM YARIN İMECEMİZ VAR KOMŞULARA HABER VER
BAK BAKALIM KIDIK DAYI DÜKKANINI AÇMIŞ MI? - 21/04/2013
BAK BAKALIM KIDIK DAYI DÜKKANINI AÇMIŞ MI?
ÇAVUŞLU'NUN HAMALLARI - 20/01/2013
ÇAVUŞLU'NUN HAMALLARI
MISIR UNU VE KARALAHANA... - 06/12/2012
MISIR UNU VE KARALAHANA...
ESKİLERDE BİR DÜĞÜN - 03/02/2012
Geçmişte eskilere ait bir köy düğünün hikayesi ..
"YARIN SABAH ERKEN GEL" - 06/12/2011
YARIN SABAH ERKEN GEL
ÇAVUŞLUM BENİM - 08/07/2011
ÇAVUŞLUM BENİM
SEVDASINA SEVDALANDIĞIM SEVDAM - 05/04/2011
SEVDASINA SEVDALANDIĞIM;SEVDAM
BU AKŞAM BİR YERE AYRILMA !!! - 19/01/2011
BU AKŞAM BİR YERE AYRILMA !!!
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi25
Bugün Toplam459
Toplam Ziyaret4276536
NÖBETÇİ ECZANE



   
  

google reklams