• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/cavuslutesisleri
  • https://twitter.com/cavuslu_org
Üyelik Girişi
ÇAVUŞLUDAN
Facebook ta ÇAVUŞLU HABER

ÇAVUŞLU DA DÜĞÜN TARİHLERİ
GİRESUNSPOR

GÖRELESPOR
GÖRELEYİ CANLI İZLEYİN
İLLER ARASI MESAFE
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
NAMAZ VAKİTLERİ
Hava Durumu
google Reklam
Site Haritası

sanalbasin.com üyesidir

MİSAFİR YAZAR
misafiryazar@cavuslu.org
GÖRELE Mİ GÖR HELE Mİ
09/02/2012
Köyümden yürüyerek Görele’ye geliyordum; 
Girezi burnunu döner dönmez önce, ekşi ekşi 
çöp kokusu geldi burnuma sonra sayısız 
karakargalar, bir de ak kanatlı, uzun gagalı 
martılar; ilişti gözüme…
Yazmayı severim.  Hele ki dizelerle, şiirlerle tatlandırılmış yazıyı daha çok severim. Durup dururken iş edindim, kendime. Yazmadan edemiyorum.  Konu/ lar arıyorum, yazmak için dersem abartıya kaçar, doğrusu.   Yazılacak konu kimi zaman elime, ayağıma dolaşıyor; kimi zaman gözüme giriyor…

        Köyümden yürüyerek Görele’ye geliyordum;   Girezi burnunu döner dönmez önce, ekşi ekşi çöp kokusu geldi burnuma sonra sayısız karakargalar, bir de ak kanatlı, uzun gagalı martılar; ilişti gözüme… Bir sürü karakarga alçak uçuşlarla bir çöpten diğerine konuyor; az ilerde ak kanatlı martılar ayrı bir çöp yığınına… Çevre kirliliği yaratan, rahatsız edici kocaman kocaman naylon çuvallara doldurulmuş çöpler…  Birden aklıma, rahmetli Ali Ekber Çiçek’in çalıp söylediği “Derdim Çoktur” türküsü geliverdi.  Başladım mırıldanmaya:

Derdim çoktur hangisine yanayım

Yine tazelendi yürek yarası

Ben bu derde nerde derman bulayım

Meğer dost elinden ola çaresi…

Efendim efendim benim efendim

Benim bu derdime derman efendim…

           Dert mi, derman mı? Ne dedin, efendim? Öyle görünüyor ki dert de çöp derman da…  İsteseniz de istemeseniz de çöplükten ekşi ekşi çöp kokusu geliyor, burnunuza. Hem o öyle bir koku ki ta burnunuzun direğini sızlatıyor? Mumla arayıp bulacağınız bu acayip koku, ne kolonyada var, ne esansta, ne gülde, çiçekte!… Hele bir benim gibi yürüyerek geçin Girezi burnundan,  o zaman anlarsınız çöpün, çöplüğün ekşi ekşi kokusunu… Üzülmeyin hemen öyle, çöp kokluyorum diye. Sıkmayın canınızı, efendim; eğer mideniz bulanmıyorsa, haksızlık etmeyin çöpe! Kokuyor ama midenizi bulandırmıyor! Bu bile kocaman bir artısı çöpün. İyi gözle bakın iyi olsun. Kötü gözle bakmayın, lütfen… Biliyorum, kızacaksınız bana, ölecek hastaya, “iyisin” dediğim için. Tersini söylesem,  ölecek hastaya “Kötüsün!” desem daha mı iyi olur? Daha mı… Hem o bölgede de yaşamıyorum ki! Yürüyorum yalnızca; on dakika, bilemedin on beş dakika. Hepsi bu!  

                “Her şeyin bir çaresi var!” diye söylenir. Evet, her şeyin bir çaresi var. Nasıl mı? Suya atılıp yavaş yavaş ısıtılan kurbağa örneği yavaş yavaş alışırız çöp koklamaya. Bir zaman sonra, inanın ne ekşi ekşi kokusunu duyarız çöpün ne de çirkin yüzünü görürüz çöplüğün.

             Hadi çirkin sesli karakargaları biliriz; onların gagası çöpten çıkmaz… Ya şu güzelim beyaz martıların ne işi var çöplükte? Birbiriyle yarışırcasına niçin denizden çöplüğe doğru uçarlar? Çöplük öyle senin, benim, onun bildiği gibi pis kokular yayan rahatsız edici bir ortam değil, demek ki! Değil ki mavi denizin balıklarına ilgi duymayıp lime lime çöpleri gagalamak için çöplüğe doğru uçuyor, beyaz martılar… Ah martılar; saflığın, temizliğin, güzelliğin timsali martılar…

             Neyse ki tam kışın ortasındaydık; hava oldukça soğuktu; doğruyu söylemek gerekirse duymuyordum yazınki kadar keskin çöp kokusunu… Kim bilir belki de alışmıştım, kokuya; suda ısıtılan kurbağa gibi. Yazınki gibi öbek öbek çöp yığınları da yoktu, andalda.  

            Hem yürüyor hem düşünüyordum… Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum” şiirinin dizelerini değiştirerek yarenlik yapmak geliyordu, içimden… Hani “Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel…” dizeleriyle sürüp giden şiirini…

Bilmezdim çöplüğün bu kadar güzel

Ve çöp kokusunun bu kadar hoş olduğunu,

Girezi burnundan geçmeden önce…

 Her şeyi söylemek mümkün,

Akla gelen her şeyi…

Söy-le-mi-yo-rum!

           Çöplük dışında bir şey daha vardı, beni rahatsız eden. Yol boyu dikilen onlarca aydınlatma direklerindeki lambalar kırılmıştı! İnsaf dedim içimden, insaf yahu. İnsan birini de kırmaz, bırakır, yahu!  Ölürken bile “Işık, ışık, biraz daha ışık!” diye seslenen düşünür, şair, yazar Goete’ye inat bizdeki “göte”ler ışık veren lambaları patlatmışlar; iyi mi? Neden, niçin mi? Kurt dumanlı havayı sever misali aydınlıktan korktukları, ürktükleri için. İnsan görünümlü bu akıl yoksulu yaratıklara bu yakışır ancak! 

         Sağda çöpler, solda lambası kırık aydınlatma direkleri… İleri bakmaya karar verdim. Daima ileri bakarak yürüyorum. Bu kez de gözüme Çavuşlu beldesi ilişmez mi? Önce rahatlar gibi oldum; şehri, karlı dağları, dingin denizi görünce ta ötede… Çok sürmedi bu saltanat; sonra o hınzır düşünce geldi takıldı usuma. Karşımda gördüğüm o güzel belde de bizim andala benzeyecekti!  Çöp depolama ve işleme tesisi kuracaklar, Çavuşlu’ya!.. Sonuçta,  anladım ki parke döşeli kaldırımda yürürken rahat, huzur yok bana… Ne yapsam, ne etsem? Ben de mi “Çavuşlu diye diye” yollara düşsem…  Ben değil, biz, hepimiz yollara düşmeliyiz. Hep bir ağızdan haykıra haykıra:

Çavuşlu diye diye

Düştüm yollara düştüm

Andır kalsın bu çöplük

Bak ne hallara düştüm.

 Alaşağı vur dizi

Çöplükten kurtar bizi…

       Ona mı yansam buna mı yansam bana mı yansam derken Nazım Hikmet’in “  Ben yanmasam/

Sen yanmasan / Biz yanmasak / Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…” dizeleri gelmez mi, dilime… Atla pirincin taşını!  Çok sevdiğim bir hafif müzik bestesi yetişti, imdadıma. Hem yürüdüm hem mırıldandım, duyulur duyulmaz bir tonda.  Düşündüm: Çöp ve çöpçü olmasaydı bu güzel şarkı yazılıp bestelenebilir miydi? Bestelenip de ta benim içime işleyip dilime takılabilir miydi? Ne yalan söyleyeyim. Çok severim ben, bu şarkıyı. Hele Erkin Koray babadan dinledikçe içim içime sığmaz.

Aşktan yana şansım yok

Ağlıyorum derdim çok

Aşkımı kaybetmişim

Sordum sordum bulan yok

 Dün gece çok aradım

Aradım bulamadım

Kör olası çöpçüler

Aşkımı süpürmüşler     

         İster doğudan, ister batıdan gir; girerken çöplükle karşılanacak, çıkarken çöplükle uğurlanacaksın! Bu senin, kendi elinle çizdiğin yazgın olacak. Dillere destan Çavuşlu ekmeği oldu Trabzon ekmeği. Yurdun her yerinde satılıyor. Çavuşlu fırınları bu ekmeği çıkarırken, Trabzonlular bile gelip Çavuşlu’dan ekmek alırken ne oldu şimdi “ekmek bizden, marka Trabzon’dan” gayrı? Ekmeğe sahip çıkanlar, çöp tesisine de sahip çıkarlar mı? Güzelim Çavuşlu vadisinden alıp kendi vadilerine taşırlar mı? Doğankent üzerinden sahile inecek raylı yola ne oldu?  Nimete, hizmete koşanlar, külfetten kaçıyorlar… Marka ekmek, raylı yol bize; çöplük tesisi size diyorlar…

         Bir tek bizim sahilimizden geçmedi, devlet ana yolu. Ünye’den, Fatsa’dan, Akçaabat’tan da geçti. Geçti ama onların sahillerine yeşillikler, güzellikler getirdi. Huzur getirdi. Ya bizim sahilimiz? Sahilimizde yürürken bizim de içimize huzur doluyor mu? Bizim de gözlerimiz yeşillikler, düzenli parklar, çiçekler, güller görüyor mu?  Kaldırımın altındaki balıkçı barınakları ayrı bir çirkinlik abidesi, ayrı bir dert; kaldırımın karşısındaki tokalaklı, yaban otlu, çöplü alanlar ayrı… Ey güzel el, ne olursun, dokun şu Görele’mize; dokun, lütfen. Dokun ki gördüklerim kocaman bir yalan, baktıklarım bir hayal,  bir düş olsun!

           İşte böyle dostlar… Ayaklarım kırılsaydı da köyümden Görele’ye yürümeseydim. Yürümek spordur; spor sağlığa yararlıdır düşüncesiyle çıktım yollara… Bakın başıma gelen hallere… Günde şu kadar adam gelip geçiyor bu yoldan.  Kimsenin gözüne batmıyor andaldaki (Kurtağzı) çöp, havadaki ağır koku kimsenin burnunu sızlatmıyor da sana mı batıyor, seni mi sızlatıyor be adam! Yürü, git işine Allah aşkına…  Sana mı kaldı, çöp, çöplük, çöp tesisi; koca koca adamlar varken!

            Yok yok… Şair Nedim’in derdine düşmüşün, onun gibi hayal görmüşsün ey Özcan! “Yok, bu şehre girerken senin anlattığın çöplük / Bir yeşil belde görünmüş,  ham hayal olmuş sana.” Hepsi bu: Bakmak ve görmek!  Derseniz ki “ Nereden bakmak, nereye bakmak, nasıl bakmak?”.  O da size düşer; sevgili dostlar.  Benden bu kadar.

Özcan TEMEL/ www.goele.gen.tr


2672 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Başsavcı gözüyle ‘Görele Zıva Uşakları - 09/08/2017
Başsavcı gözüyle ‘Görele Zıva Uşakları
TONYA GÖRELE İLE BİR SAAT... - 29/05/2017
TONYA GÖRELE İLE BİR SAAT...
Zaman Akıp Giderken… - 06/12/2016
Zaman Akıp Giderken…
ÖLECEKSEK ADAM GİBİ ÖLELİM Mİ? - 27/11/2016
ÖLECEKSEK ADAM GİBİ ÖLELİM Mİ?
SAHİBİNDEN SATILIK ARŞI TİTRETEN DUALAR! - 07/11/2016
SAHİBİNDEN SATILIK ARŞI TİTRETEN DUALAR!
Hemşericilikten, Milletin ferdi olmaya… - 08/10/2016
Hemşericilikten, Milletin ferdi olmaya…
Eynesil Afet Bölgesi İlan Edilmeli - 25/09/2016
Eynesil Afet Bölgesi İlan Edilmeli
GÖRELE GÜMÜŞHANE'YE Mİ BAĞLANIYOR? - 29/05/2015
GÖRELE GÜMÜŞHANE'YE Mİ BAĞLANIYOR?
GÖRELE DEVLET HASTANESİ KAN KAYBEDİYOR - 29/01/2015
GÖRELE DEVLET HASTANESİ KAN KAYBEDİYOR
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi217
Bugün Toplam1048
Toplam Ziyaret4277125
NÖBETÇİ ECZANE



   
  

google reklams