Türk Silahlı Kuvvetlerine gelen istihbarat bilgileri neticesinde Şırnak’ın Uludere ilçesi sınır bölgesi ateş altına alınmış ve sonuçta 35 sivil ölmüş birisi de yaralanmıştır.

Malum medya manşetlerinden halkını bombalayan devlet iftiraları, konuyu katliamla ilişkilendiren haber ve görüşler yeni bir oyununa girildiğini göstermektedir.

Kaymakama kalkan kanlı elleri toplum psikolojisi olarak masumlaştıran,   maksatlı zihniyetler ise hayret ve kızgınlık uyandırmıştır.

Hava operasyonunda 36 vatandaştan  sağ olarak kurtulan vatandaş Servet Encü’nün gazetelere  yansıyan sözlerinde;

“ Buradaki köylüler arasında hiç bir farkın olmadığını   "Bugün ben gitmesem yarın giderim. Yani bir köy gitmese diğer köy gider. Bu iş bizim işimizdir. Bu işi babamız yapmış, dedemiz yapmış hatta atalarımız yapmışlar. Bu gelenek yüz yıldan beridir devam ediyor. Biz fakirlikten dolayı gidiyoruz. Milletimizin başka geliri yok, onun için sırf 50 TL kazanmak için bu işi yapıyoruz. Biz sınır ötesinden mazot ve çaydan başka bir şey getirmiyoruz. Bu geçiş yolundan bizden başka kimse gitmiyor.

Sınır her zaman açıktır. Bazen askerler gelip yakalıyordu bezen de gelmiyordu. Şimdi de o geçiş güzergâhı açıktır. O geçişte yaklaşık 4-5 tane geçiş yolu var. Askerler bir geçiş yolunu kapatırken diğerinden geliyorduk." diye konuştu.

"Bu ölen kişilerin hakları verilsin. Artık jetler bizi vurmasın. Bu zaman eski zaman değil. Telefon, televizyon, internet her şey artık mevcuttur. Hiç kimse yaptığı şeyi saklayamaz. Üç bakan köye geldi, olayda ölen bir aileyle görüştü. Bizi çağırmadı, yanımıza gelmedi. Beni çağırsaydı ben konuşacaktım.   Onların hakkını aramak için bana bir şey olmadı. Bu da Allah'ın takdiridir. Allah isteseydi orda 35 değil 36 kişi ölecekti. Ama ben sağ kurtuldum."

 Sanki kaçakçılık suç değil. Adam itiraf ediyor birde hak istiyor.

Şöyle bir bakalım;

1-Vatandaşımız çıkmış o kadar güzel itiraf ediyor ki biz yıllardan beri kaçakçılık suçu işliyoruz, Asker yolun birini tutarsa haberimiz oluyor diğer yolları kullanıyoruz diyor.

2- Bu işi yapmazsak aç kalacağız sırf 50 TL kazanmak için bu işi yapıyoruz diyor.

3- Cenab-ı Allah Servet vatandaşımızı, ölen 35 vatandaşın hakkını korumak için korumuş köyün yakınına gelen bakanlar o nu çağırmamış çağırsa “ben konuşacaktım”diyor.

Şimdi “YANARIM, YANARIM ONA YANARIM “ türküsü geliyor aklıma. Niye yanmayayım.

-35 vatandaşımızın yanlışlıkla öldürülmesine mi?

-Bu işi yıllardan beri yapıyoruz diyerek kaçakçılığın meşru gösterilmesine mi?

- Köylümüzün buradaki başka geliri yok diyerek “sosyal devletin” olmayışına mı?

- Bu ölen kişilerin hakları verilsin denmesine mi?

-Ölen kişilerin PKK paçavralarına sarılmasına mı?

Uludere sınır bölgesinde ölenler bu kadar büyük bir grup halinde PKK nın  etkin olduğu alanda güven içinde kaçakçılık yapıyorlarsa; 

Bunlar kendilerine dokunulmayacağının garantisini almışlardır, ya da terör örgütünün yeni bir oyunu dâhilinde tuzağa çekilip öldürülme ihtimaliyle yüz yüze bırakılmışlardır.

 Uludere Kaymakamına yapılan saldırı ise başka bir “   YANARIM, YANARIM ONA YANARIM “ dedirtiyor.    

Uludere kaymakamı Naif YAVUZ’un ilk görev yeri Doğankent ilçemizdir. Kendisi burada çalışırken (25 Mart 2008-10.08.2010) Doğankent halkı ile bütünleşmiş Devleti Millet ile kucaklaştıran bir idarecilik sergilemiştir. Başarılı ve çalışkandır.

Kendisinin Muş’lu olması da o bölge insanını tanıması açısından çok önemli idi. O sadece duyarlı bir kamu görevlisinin yapması gerekeni yaparak Ortasu ve Gülyazı köylerine gidip devletimizin taziyelerini bildirmek istemişti. Ama hainler yine iş başında idi…

Uludere Kaymakamına yapılan saldırıdan hemen sonra, BDP milletvekili Hasip Kaplan kaymakama yapılan saldırıyı kendisinin durdurduğunu beyan etti. Ama sonra olayın tamamen farklı olduğu bir tanık ifadesinde ortaya çıktı ve o tanık

Yani bir milletvekili baş kışkırtıcı…

“YANARIM, YANARIM ONA YANARIM “

 Halen  sorgulanan devletin terörle mücadelesi.

VE  Arzulanan açılım zırvalarının devam etmesine de

“YANARIM, YANARIM ONA YANARIM “