22/01/2011
“Kim bilecek daha neler neler bekliyor ikimizi
Belki de çok mutlu olacaktık tutsaydık dilimizi
Bu inat bu kapris bu kavgalar yıprattı sevgimizi
En acı sözler bile söylerken tutmadık dilimizi “
Bu sözler Orhan Gencebay’ın Dil Yarası şarkısının ilk kıtası
2011 yılında en çok tartışılacak konuların başında Anadil olacağa benziyor.Öncelikle “Anadilde eğitim talebi, ayrışma talebinin ara merhalesidir” Bazı yazar ve aydınlar; meseleye hangi pencereden bakıldığının önemli olduğunu, politik pencereden bakıldığında bölünme paranoyalarının ortaya çıktığını. Anadilde eğitimin pedagojik açıdan bakıldığında dünyanın her yerinde savunulan bir olgu olduğunu, anadilde eğitim alamayan çocuğun yaşayacağı travmaların izahı olamayacağını, anadilde eğitimin bir hak bir gereklilik olduğunu savunuyorlar.
Anlaşılıyor ki aydınlarımız (!) yıllardır fikirlerini söylemek için bu puslu havayı, ya da benim düşündüğüm gibi birilerinin düğmeye basmasını bekliyorlardı. Nitekim öylede oldu
13 Ağustos 2009 tarihinde Cumhurbaşkanının Güroymak'tan Norşin diye bahsetmesinin ardından bu tartışmalar farklı boyut kazandı. Hâlbuki her canlı gibi çocuğun ilk hakkının yaşama hakkı olduğunu, fakat terör örgütünün binlerce çocuğu katlettiğini biliyoruz. Dün teröre ve bu çocukların katledilmesine çanak tutanlar bugün çıkmışlar “bu çocuklar anadilde eğitim görmezse travma yaşar “ diyorlar. Bin yıldır bu coğrafyada yaşıyoruz. Bin yıldır ana dilde eğitim alamayanlar travma içinde midir?
Kürtçenin ikinci resmi dil olma projesi ne zaman hayata geçirilmeye başladı? Bu talep masumane bir talep mi yoksa ayrı bir devlet olmanın temellerini atma hazırlığı mı?Bu projeye kimler kendi çıkarları için destek verdi iyice araştırmak gerekir.
Tabii ki Kürt halkının varlığını inkâr edemeyiz, bu vatan hepimizin ama burada ABD’de ki gibi iki resmi dil olamaz nedenlerini herkes biliyor ayrıca
ABD deki İspanyolca konuşan etnik grup ABD sınırları içersinde bir devlet kurmaya da kalkışmıyor.
ABD için durum böyle de olsa; ABD, 2007 yılında İngilizce Dil Birliği Kanunu'nu çıkardı. İngilizce Dil Birliği Kanunu, şu mecburiyetleri getiriyor: 1)Kamu ve özel tüm işyerlerinde İngilizce kullanılması.
2)Vatandaşlık başvurularının Güvenlikten Sorumlu Bakanlığa verilen "İngilizce bilme şartını yerine getirmek" yetkisine göre işlem görmesi.Şimdi, ABD titizlikle bu kanunu uygulamaya yönelirken, Avrupa Birliği projesine rağmen, her Avrupa ülkesi kendi dilinde yayın ve eğitimde ısrarlı iken, Türkiye'ye NE oluyor? Yoksa Türkiye başka mecralara mı taşınıyor?
ABD'NİN 350 MİLYON NÜFUSUNUN YAKLAŞIK 1/3'NÜN ANADİLİ İSPANYOLCADIR. İnşallah yarın birileri yukarıdaki şarkının; “Belki de çok mutlu olacaktık tutsaydık dilimizi Bu inat bu kapris bu kavgalar yıprattı sevgimizi” Bölümünü söyleme ihtiyacı duymaz.
Değerli okuyucularım, iyisiyle kötüsüyle 2010 yılını geride bıraktık.2010 yılında çok önemli olaylar oldu. Benim için önem arz eden olaylar ise;
*Giresun’da;
26.04.2010 tarihinde Dereli ilçesi Tamdere köyündeki Kanlıhan köprüsünden bir askeri aracın geçişi sırasında, mayın patlaması sonucu şehit olan astsubay Ahmet ERYILMAZ’ın cenaze törenine MHP İl Başkanı Dr.Orhan ERZURUM ‘un alınmaması.
*Türkiye’de’ ;
Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine 8'i Kandil Dağı'ndan, 26'sı da Mahmur Kampı'ndan olmak üzere 34 kişi, Habur Sınır Kapısı'na gelmiş, Türk bayrağı ve Atatürk portresinin indirildiği bir mekanda savcılık ve mahkemece sorgulanan 34 kişiden 29'u savcılık, 5'i Silopi Sulh Ceza Mahkemesi'nce serbest bırakılması.*Dünya’da ;Şili'de Yerin 700 Metre Altında 2 Aydan Fazladır Mahsur Bulunan 33 Madencinin kurtarılması.