PROF. DR. ŞEVKET TOPAL: “RAMAZAN AYI, RAHMET, MAĞFİRET, SABIR VE BEREKET AYI”12/07/2014Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Şevket Topal, Ramazan ayının, rahmet, mağfiret, af' ve 'bereket' ayı olduğunu söyledi. Ramazan ayı içerisinde insanlar birbirlerine karşı daha sabırlı ve daha lütufkar olduğunu, oruç insanlara sabrı ve paylaşmayı öğrettiğini, orucun İslam dinine inanan, akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş herkes için zorunlu bir ibadet olduğunu kaydeden Topal, “ Sabır kişinin tahammül sınırlarının zorlandığı ve buna bağlı olarak öfkelenerek harekete geçeceği bir anda kendine hakim olmasıdır. Bu oldukça zor olan bir şeydir. Zor olduğu içinde Müslümanların en önemli vasıflarından bir tanesi sabırlı olmak ve öfkelenen kardeşlerine de sabrı tavsiye etmektir. Sabrın sınırlarının zorlanmaması içinse insanın hem kendisine hem de çevresine karşı adil olması, hakkaniyet içerisinde davranması gerekir. İşte sabrın en çok elde edildiği, kişinin kendisine hakim olmayı en çok başardığı zamanların başında oruçluluk hali yani ramazan ayı gelir. Ramazan ayı aynı zamanda paylaşma kültürünü de beraberinde getirir. Paylaşmak için illaki çok varlıklı olmak gerekmez. Öyleyse neyi paylaşacağız? Derseniz, bu sorunun en kestirme cevabı “olanı paylaşmak” olacaktır. Peygamberimiz “veren el alan elden üstündür” buyurmuştur. Bu düsturu kendine şiar eden Müslüman ecdadımız, yani bir Osmanlı bir Selçuklu alan el değil, veren el medeniyeti olarak tarihteki müstesna yerini almıştır” dedi. Hz Muhammedin faydasız ilimden ve boş işlerden Allah’a sığındığını belirten Topal, “ Bilgi amele dönük olursa güzeldir. Kendimizi test etmeliyiz. Öğrendikçe kulluğumuz ileri mi gidiyor? Geri mi gidiyor? Eğer gerileme varsa kendimize çeki düzen vermeliyiz. Aslında Müslümanlık adına yapılacaklar son derece kolay. Cenneti kazanmak son derece kolay. Ama biz kolayı zorlaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Peki, nedir bu kolaylık? Diyecek olursanız, ben de size şöyle cevap veririm. Bir defa din, insan olmayı gerektirir. İnsan olmanın ne olduğunu herhalde herkes bilir. Bazı şeyleri yapman bazılarını da yapmaman gerekir. Örneğin İnsan olmak için hırsızlık yapmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, yalancı şahitlik yapmayacaksın, bilmediğin bir şeyi biliyormuş gibi konuşmayacaksın, insanları aldatmayacaksın, dedi kodu yapmayacaksın, insanların arasında bozgunluk çıkarmayacaksın, haram olan şeylerden ve faizden uzak duracaksın, başkasının namusuna dil uzatmayacaksın. Bir de yapman gerekenler açısından bazı örnekleri sıralayacak olursak; düşenin elinden tutacaksın, hakkıyla ibadetini yapacaksın, namazında, abdestinde, kulluğunda gevşeklik göstermeyeceksin. Bütün bunlar bilinen ve bilmek için de ilim adamı olmayı gerektirmeyen şeyler” diye konuştu. Yanlışlıkla erken okunan bir ezandan sonra oruç açılırsa oruç bozulur mu? Sorusunu yanıtlayan Topala, “Öncelikle şunu ifade edeyim ki, hata ile bir şeyin yenilip içilmesi orucu bozar. Eğer ezan hata ile erken okunmuş da biz de saate bakmadan, iftarın tam olarak girdiğinden emin olmadan oruca son vermişsek, bu durumda orucumuz bozulur ve daha sonra o orucu kaza etmemiz gerekir. Bunu unutarak yiyip içme ile karıştırmamalıyız. Unutarak bir şey yer içersek, orucumuz bozulmaz. Bu konuda hadis var. Ancak hata ile unutmak aynı şey olmadığından vakti girmeden okunan vakti yanlış ezana uyarak orucu açarsak, orucun kazası gerekir” şeklinde konuştu. haber - Fotoğraf:Bekir ÖZTÜRK / ÇAVUŞLU HABER |
1513 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |