İMAN VE İSTİKAMET ÜZERE OLMAK
Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle
buyuruyor: “Rabbimiz Allah’tır” deyip de istikamet
üzere dosdoğru yolda yürüyenler için ne bir korku
vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. İşte onlar,
cennet ehlidir. Amellerinin karşılığı olarak orada
ebedî kalacaklardır.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber
Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah’a iman ettim
de! Sonra da dosdoğru ol!
Kardeşlerim!
Bu kutlu ifadeyi sahabeden Süfyan b. Abdullah
es-Sakafi (r.a) naklediyor. Diyor ki: “Ya Resulallah!
Bana İslâm hakkında öyle bir söz söyle ki, senden sonra
bu konuda hiç kimseye bir şey sormayayım.” Resulullah
Efendimiz (s.a.s) buna az, öz ama kapsamlı bir cümleyle
şöyle cevap veriyor: “Allah’a iman ettim de! Sonra da
dosdoğru ol!”2
Evet, kardeşlerim, Peygamber Efendimiz (s.a.s),
bu sözünde İslâm’ı, kalbe ve hayata dair iki kavramla
ifade ediyor: İman ve İstikamet… İman ettim diyerek
dosdoğru yola çıkmak ve bu yoldan hiç sapmadan,
savrulmadan cennetle, cemâlullahla müşerref olana kadar
dosdoğru ilerlemek…
Aziz Kardeşlerim!
Her gün her namazın her rekatında okuduğumuz
ُ ُ َ َ َ ِ ِ ۪ اﻳࣼﺎكَ ﻧﻌْﺑد وَاﻳࣼﺎكَ ﻧﺳْﺗﻌﻳن) ,Fatiha suresinde
ُۜ ) “(Rabbimiz!)
Ancak sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım
dileriz” diyerek tevhid inancımızı dile getiriyoruz. Sonra
َ ْ ﻳم ُ ْ َ َ ِ ِ ۪ اھدﻧﺎ اﻟﺻࣾرَاط اﻟﻣﺳْﺗﻘ ) da
َۙ ) “Bize sırat-ı müstakimi göster,
bizi dosdoğru yola ilet!” diye Rabbimize dua ve
niyazda bulunuyoruz. Aynı surede sırat-ı müstakimin,
dosdoğru yolun mahiyeti şöyle ifade edilir: ( اﻟذ اطَﺻر ۪ ِ
ﻳنَ َ ࣼ
ِ ْۙ اﻧﻌَﻣْت ﻋَﻠﻳْﮫم
َ َ َ ْ ) “Nimetine erdirdiklerinin yoluna ilet!” Ve
son olarak da,
ٓ ﻏﻳْر اﻟﻣَﻐﺿوب ﻋَﻠﻳْﮫم وَﻻ اﻟﺿࣼﺎ )
َ َ ْ
ْ ِ ِ
۪ َ ْ ُ ِ ﻟ
ّ َﻳن ) “Gazaba uğramışların
yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!”
diyerek niyazımızı, yakarışımızı ifade ediyoruz.
Her gün okuduğumuz bu sureden öğrendiğimize
göre sırat-ı müstakim, yeni bir yol değildir. Daha önce
üzerinden gidilmiş, tecrübe edilmiş bir yoldur. Kimi o
yolun hakkını vermiş nimete kavuşmuştur. Kimi o
yoldan sapmış dalalete düşmüştür. Kimi de o yoldan
çıkmış gazaba duçar olmuştur. Unutmayalım ki başka bir
ayette Rabbimiz, nimete kavuşanların, sırat-ı müstakim
üzere olanların peygamberler, sıddıklar, şehitler ve
salihler olduğunu bildiriyor; Allah’a ve Resûlü’ne itaat
edenlerin onlarla birlikte olacağı müjdesini veriyor. 3
Kardeşlerim!
Şu imtihan dünyasında istikamet sahibi olmak
oldukça zordur. Nefis ve şeytan, heva ve hevesler, arzu
ve istekler, menfaat ve ihtiraslar, bağımlılık ve tutkular,
güç ve dünya tutkusu, sürekli iman ve istikametimize
zarar veren, bizleri hidayetten dalalete sürükleyen
unsurlardır. Bu sebeple imtihanı, ancak Rabbimizin lütuf
ve inayetiyle, sadık iman, samimi niyet, sahih bilgi ve
salih amellerle kazanabileceğimizi bilmeliyiz. Bunun
için daima her türlü niyet, kalp ve düşüncelerimizde, her
türlü dil, üslup, söz ve söylemlerimizde, her türlü iş,
eylem, tutum ve davranışlarımızda doğruluk ve istikamet
sahibi olup olmadığımızın muhasebesini yapmalıyız.
Gerçekten bugün Müslümanlar olarak bizler “iman ve
istikamet” noktasında nerede duruyoruz? Kur’an’ın
yanında, Peygamberimizin tarafında mıyız? Hakkı
istiyor, hakikati arıyor muyuz? Akıl ve irademizi hak ve
hakikat yolunda kullanıyor muyuz? Her işimizin doğru,
her sözümüzün hak olmasına özen gösteriyor muyuz?
Kıymetli Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i
şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kalp istikamet üzere
olmadan kişinin imanı istikamet üzere olamaz. Dil
istikamet üzere olmadan kişinin kalbi istikamet üzere
olamaz. Komşusu kötülüklerinden emin olmayan kişi
de cennete giremez.”4
Buna göre kalp ve dil istikamet
üzere olmadan iman istikamet bulamaz. Kişinin ahlakı
doğruluk ve dürüstlük üzerine yönelmeden nefsi
istikamet bulamaz. Hal ve hareketleri istikamet üzere
olmayan kişinin bütün emekleri boşa gider. Ahlaki
nitelikleri ve huyları istikamet üzere olmayan kişinin
manevi gelişmesi mümkün değildir.
Kardeşlerim!
Ne mutlu istikamet üzere olanlara! Ne mutlu
dosdoğru olanlara!
Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen ve akl-
ı selim sahiplerinin yaptığı bildirilen bir dua ile bitirmek
istiyorum.
ۚ رَﺑࣼﻧﺎ ﻻ ﺗزغ ﻗﻠوﺑَﻧﺎ ﺑَﻌْدَ اذ ھدَﻳْﺗﻧﺎ وَھبْ ﻟﻧﺎ ﻣنْ ﻟدﻧكَ رَﺣﻣَﺔ
ً ْ ْ ْ ِ ِ ْ َ َ َ َ َ َ َ ُ
َ َ َ ُ ُ
ِ
ُ ࣼ ْ َ اﻧكَ اﻧت
َ
ِ
ࣼ ُ اﻟوَھﺎب
ْ
“Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra
kalplerimizi saptırma! Bize tarafından bir rahmet
bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız Sensin.”5
1
Ahkaf 46/13-14.
2
Müslim, İman, 62.
3
Nisâ 4/69.
4
İbn Hanbel, III, 199.
5
Âl-i İmrân, 3/8.
Hazırlayan: Diyane