KALB-İ SELİM (I)
Değerli Müminler!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tabîbü’l-kulûb idi. O,
kalplerin tabibiydi. Onun mücadele ettiği insanların ise
kalpleri perdeli, gönül haneleri kilitliydi; yürekleri taşlardan
dahi daha sertti. Hastalıklı kalplere şifa sunan Allah Resûlü
(s.a.s), sol göğsün altında atmakta olan kalbin insan için ne
anlama geldiğini çok iyi bilirdi. Bu yüzden sevgili eşi
Ümmü Seleme’ye, Allah Resulü’nün en çok hangi duayı
ettiği sorulduğunda o, şöyle cevap vermişti: “Ey kalpleri
bir halden bir hale çeviren (Allah’ım)! Kalbimi dinin
üzere sabit eyle!”
1
Kalpleri İmanla Şereflenmiş Aziz Müminler!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), Rabbinden ısrarla
kalbini iman üzere sabit kılmasını dilemiştir. Çünkü kalp,
yapısı itibariyle değişkendir; halden hale, renkten renge
bürünebilmektedir. Allah Resulü’nün ifadesiyle kalp,
çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan ve rüzgârla bir oraya
bir buraya savrulan kuş tüyü gibidir.2
Bu yüzden imana da
küfre de meyledebilmektedir. Sevgi ve nefret, cesaret ve
korkaklık aynı kalpte kendisine yer bulabilmektedir.
İslam’dan önce isyanın, küfrün, şirkin yuvası olan kalpler,
İslam’la tanıştıktan sonra hilmin, takvanın, muhabbetullahın
hanesi olabilmektedir.
Bununla birlikte hidayete ermiş gönüller, günaha
meylederek dalâlete düşebilmektedir. Zira her bir günah ile
kalpte siyah bir nokta belirir. Kişinin söylediği her yalan,
geride siyah bir leke bırakır.3
Harama her tenezzül ile kin,
nefret, kibir ve nifak ile kalpler biraz daha kararır.
Bencillik, cimrilik, haset ve her bir kötülükle siyahlıklar
daha da çoğalır. Nihayetinde insan, kalbindeki siyahlıklara
alışır. Şeytan da sinsi telkinleriyle kişi ile kalbinin arasına
girince, günahlar insana daha masum, daha sevimli hatta
daha süslü görünür. Gözleri perdelenen, kalbi mühürlenen,
karanlıklara alışan insanın gözü, yüreğindekileri göremez
hale gelir. Kaskatı kesilen kalbiyle insan, yaptığı
kötülüklerden rahatsız olmadığı gibi, kaçırdığı iyilikler için
de pişmanlık duyamaz. Çünkü kalbindeki siyah noktalar,
kişinin özünü, masumiyetini, insanlığını yutan kara delikler
haline gelmiştir. Böyle insanların kalpleri Kur’ân’ın
ifadesiyle, kördür,4
kilitlidir,5
mühürlüdür,6
hastalıklıdır,7
perdelidir8
ve taşlardan bile daha serttir.9
Kalb-i Selim Sahibi Değerli Müminler!
Allah Resulü (s.a.s), kalplerdeki hastalıkların yanında,
onların şifa kaynağına da işaret etmiştir. Buna göre eğer
insan, kalbi kaskatı kesilmeden, gözlerine perdeler inmeden
Rabbinin huzuruna vararak samimiyetle, ihlasla, kalbindeki
lekelerden utanarak, günahlarının o ağır yükünü boynunda
hissederek O’ndan af dilerse ve tekrar dönmemek üzere
günahlarına tövbe ederse kendisini arındırmış olur. Zira
kendisine iyilik ve kötülük ilham edilmiş olan insan,
hidâyete de dalâlete de meyyal bir yapıya sahiptir. Her
insan günah işleyebilir ancak Peygamberimizin ifadesiyle,
günah işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir. Hatta
tövbe ederek kalbini temizleyen kişi, hiç günahı olmayan
kimse gibidir.11
Allah Resûlü (s.a.s), tövbenin yanında yüreklerin
saffetini korumaya dair bazı tavsiyelerde bulunmuş böylece
ölü kalpler taşıyan insanları, Kalplerin Sahibi ile
tanıştırmıştır. Bir defasında, Peygamberimizin torununu
öpüp kokladığına şahit olan Akra‘ b. Habis bu durumu
hayretle karşılayıp "Sizler çocuklarınızı öper misiniz,
hâlbuki biz onları öpüp okşamayız." dediğinde Allah
Resulü (s.a.s) ona, "Allah senin kalbinden merhameti
çekip almışsa ben ne yapayım?" diyerek sitem etmiştir.12
Kalbinin katılığından şikâyetçi olan birine, yüreğinin
yumuşaması için fakirin ihtiyacını karşılamasını ve yetimin
başını okşamasını tavsiye etmiştir.13
Kendisine iyilik ve
kötülüğün ne olduğunu soran Vabisa b. Ma’bed’in göğsüne
mübarek elleri ile dokunarak kalbine danışmasını tavsiye
etmiş ve safiyetini koruyan kalbin iyi ve kötüyü işaret eden
bir pusula, bir mihenk noktası olduğunu ifade eden şu
sözleri söylemiştir: "İyilik, kalbinin huzur bulduğu ve
içine sinen şeydir. Kötülük ise insanlar ona onay verseler
bile gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan
şeydir."14
Buna göre siyah lekelerle kararmamış, ferasetini
kaybetmemiş, tövbelerle paslarından arındırılmış bir kalp,
hakikatin aynası olabilmektedir.
Değerli Kardeşlerim!
O hâlde, bizler de Allah Resûlü’nün öğrettiği şekilde
şuur, vicdan, idrak ve imanın merkezi, Rahmân’ın
nazargâhı olan gönül hanelerimizi mamur kılalım.
Kalplerimiz şefkat ve merhametle yumuşasın. Sevgi bağı ile
birbirine bağlansın. Allah’ı anmakla huzur bulsun. Nasuh
tövbelerle gönüllerimizi temizleyelim. Yetimlerin yüzlerine
tebessümler kondurarak kara lekelerimizi silelim.
Paylaşmanın sevinciyle kalplerimizi arındıralım. Çorak
yüreklerimizi başkaları için döktüğümüz gözyaşlarımızla
yeşertelim. Efendimizin sığındığı gibi Allah’tan korkmayan
kalplerden Rabbimize sığınalım. Elinden, dilinden ve
kalbinden selamette olunan insanlar olalım. Kalplerimizden
kimseye zarar gelmeyeceğinden emin olalım. El, dil, kulak,
göz ile birlikte kalplerimizde biriktirdiklerimizin de ortaya
konacağı o günde huzura kalb-i selim15
ile varalım.
1
Tirmizî, Deavât, 89.
2
İbn Hanbel, IV, 409.
3
Muvatta, Kelam, 7.
4
Hac, 22/46.
5
Muhammed, 47/24.
6
Casiye, 45/23.
7
Hac, 22/53.
8
Bakara, 2/88.
9
Bakara, 2/74.
10
Şems, 91/8.
11
İbn Mace, Zühd, 30.
12
Buhari, Edeb, 18.
13
İbn Hanbel, II, 264.
14
İbn Hanbel, IV, 227.
15
Şuarâ, 26/88-89.
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı