NASIL BİR KARDEŞLİK?
Kıymetli Kardeşlerim!
Rahmet yüklü evrensel mesajlarıyla gönülleri
fetheden Peygamberimiz (s.a.s.)’in, asırlar önce
dillendirdiği kardeşliğe dair sözlerine gelin hep birlikte
kulak verelim:
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona
zulmetmez, onu yalnızlığa terk etmez. Kim din kardeşinin
bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir.
Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da
onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir…”
1
Kardeşlerim!
Yüce dinimizde kardeşlik, aynı anne-babadan
dünyaya gelenlere hasredilemeyecek kadar kapsamlıdır.
Kardeşlik, mümine muhabbet beslemektir. Yağmurun
toprağa getirdiği bereket misali birbirimize rahmet ve şefkat
olmaktır. Peygamberimizden gelen bir vefadır kardeşlik.
Fırtınalı denizlerde birbirimize sığınılacak bir liman
olabilmektir. Kardeşlik, zor zamanlarda gönül alıcı bir söz,
mütebessim bir çehre sunabilmektir. Kardeşlik, huzur ve
mutluluğu paylaşmak, hüzün ve kedere, acı ve ızdıraba
ortak olmaktır. Kardeşlik, mesafeleri, sınırları, engelleri
ortadan kaldıran gönüller arası ülfet köprüsüdür. Renkleri,
dilleri, kökenleri farklı da olsa yürekleri bir kardeşler,
birbirlerinin hüznüne, uğradıkları zulüm ve şiddete, akan
kan ve gözyaşlarına asla duyarsız kalamaz. Kardeşlik
duygusu, ayrı bedenlerin aynı kalbi paylaşabilmesidir.
Kardeşlik, Efendimiz (s.a.s)’in, “Sizden biriniz
kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe
gerçek manada iman etmiş olamaz.”2
mesajı gereği,
diğerkâmlıktır.
Duyarlı olabilmektir kardeşlik. Efendimiz (s.a.s.)’in
ifadesiyle birbirimize muhabbet, merhamet ve şefkat
gösterme hususunda bir vücut gibi hareket edebilmektir.3
Türlü sıkıntılara müptela olduğumuz şu imtihan dünyasında
beraberce Allah rızasını aramaktır kardeşlik.
Kardeşlik; “Birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin.
Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin.
Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah‟ın kulları! Kardeş
olun.4
Müslümanın kardeşine üç günden fazla dargın
durması helâl değildir.”5
nebevi ifadesiyle, hangi şartta
olursa olsun kardeşini yalnızlığa terk etmemektir.
Kardeşlikte terk yoktur, sorumsuzluk, duyarsızlık yoktur.
Kardeşlik her şeyden önce bir söylem ve edebî bir
kurgu değil, bir hukuk, bir hak, bir görev, bir iman ve
ahlâktır.
Değerli Müminler!
İşte Ensar ve Muhacir, böyle bir kardeşliği hücrelerine
kadar yaşayarak ortaya koydular. Efendimiz (s.a.s.), asabiyet
ve cehaletin çelik ağını kırarak; dilleri, renkleri, gelenek ve
görenekleri farklı olmasına rağmen „iyilik ve takvada
yardımlaşan‟ kardeşlerden örnek bir toplum meydana getirdi.
Fakat ne hazindir ki Müslümanlar olarak, Allah
Resulü’nden sonra bu ulvi mirasa yeterince sahip çıkamadık.
Ensar ve Muhacir’in destansı kardeşliği bizlere örnek olması
gerekirken hafızalarımızda bir tarih, bir hatırat oldu. Dünyevi
çıkarlar, güç mücadeleleri, Kutlu Nebi’nin, ardında bıraktığı
bu örnek toplumu zedeledi. Kardeşlik duyguları ve gönüller
onulmaz yaralar aldı. Asr-ı saadette gönülleri bir, zihinleri
bir, gayeleri bir kardeşlerin arasına ayrılık-gayrılık girdi.
Birbirine ülfet, muhabbet, samimiyet, ünsiyet beslemesi
gereken gönüller, hırs, menfaat, bencillik, kin ve intikam
ateşiyle kavruldu. Bu ateş, geçmişte yaşanan pek çok müessif
hâdisenin fitilini tutuşturdu. Asırlarca yürekleri dağlayan
fitne ve fesat alevini körükledi.
Günümüzde de pek çok İslam ülkesinden ateşler
yükseliyor. Rahmet Elçisi’nin kaynaştırdığı kalpler kin,
nefret gibi kötü duyguların mekanı oldu. Bütün bunlar,
Resulullah’ın asırlar önce haykırarak ilan ettiği kardeşliğe
uzak kalışın acı neticeleri değil midir?
Değerli Kardeşlerim!
Kardeşliğin zihinlerimizde ve gönüllerimizde tam
anlamıyla zemin bulamayışının elbette birçok sebebi vardır.
Bunların başında herkesin kendini, kendi düşüncesini,
mezhebini, meşrebini, benliğini hakikatin yerine koyması
geliyor. Oysa Yüce Rabbimiz, biz Müslümanlara hakikatin
yolunda olmayı, hakkın peşinden koşmayı emretti. Kendimizi
hakikatin yerine koymayı, hakkı yalnız kendimize has
kılmayı emretmedi. Hepimiz hakikatin yolunda hizmet
etmekle emrolunduk. Hiç kimse ‘hakikat avucumda’
dememeli, ‘hakikat benim’ diye iddia etmemelidir.
Müslümanlar olarak, “Mü‟minler ancak kardeştirler.
Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah‟a karşı
gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”
6
ilahi emri
gereği yıkıcı değil yapıcı; ayrıştırıcı değil, birleştirici
olmalıyız. Fitneyi değil, ıslahı esas almalıyız. Bizi biz yapan
değerlere sımsıkı sarılarak birliğimizi ve dirliğimizi
korumalıyız. Bu yolda;
Sakın incitme bir canı,
Yıkarsın arş-ı Rahmân’ı
sözü genelgeçer anlayışımız olsun.
Hutbemizi, Yüce Rabbimizin Kerim Kitabımızda bize
öğrettiği şu dua ile bitirelim: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce
iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman
edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Rabbimiz! Şüphesiz sen
çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”7
1
Müslim, Birr, 58; Tirmizi, Hudud, 3
2
Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59.
3
Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr, 66.
4
Müslim, Birr, 28.
5
Buhârî, Edeb, 63; Müslim, Birr, 23.
6
Hucurât, 49/10.
7
Haşr 59/10
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü