Giresun Türküleri Kitabı Çıktı01/08/2010 Giresun'un değerli sanatkar evlatlarından merhum Ömer Akpınar'ın Giresun türküleri ve oyun havaları kitabı yayınlandı. çamur içinden çıkarılmış pırlanta" SUNUŞ Karadeniz bölgesinin doğu kesiminde yer alan Giresun, antik çağlardan bugüne uzanan köklü bir tarihi geçmişe sahiptir ... Denizi ve kara yoluyla Samsun ve Trabzon'a; Şebinkarahisar yoluyla da İç Anadolu'ya uzanır. Bölgesel anlamda önemli bir kavşak konumunda bulunan Giresun; yerrleşim düzeni bakımından taşıdığı zenginlik ve çeşitlilik kadar, ticaret ve kültür-sanat hayatı yönünden de oldukça verimli bölgelerimizden biridir. Geleneksel müzik yaşantısı da emsalleri arasında kendisini kolayca hissettiren bir karakteristik kimlik taşır. Ne yazık ki, Giresun ve çevresi müzik yaşantısının geçmişi hakkında tarihin derinliklerine inen bilgilere sahip değiliz. Elimizde büyük ölçüde 20. yüzyılda yapılan araştırmaları derleme tespitleri var. Bazı gazete ve dergilerde yayınlanan Giresun çevresi halk müziği ve oyunları hakkındaki az sayıda makale ve konuya dolaylı değinen birkaç kitap dışında elle tutulabilecek bir basılı kaynak da yok. Sesli kültür mirasımız her geçen gün bir sevdalısını toprağa veriyor, kültür verilerimiz ve geleceğimiz toprağa düşüyor. .. Ne mutlu ki, elimizde 20. yüzyılın müzik yaşantısına yetişen Giresun'un değerli sanatkar evlatlarından merhum Ömer Akpınar'ın endişelerimizi bir nebze olsun giderecek bir armağanı var bizlere ... Ondan geriye kalan bu kitap bir yönüyle zamanın acımasız pençesinden kurtarılan bir müzik demeti gibi ... Bu kitap, genel bir söyleyişle Giresun ve çevresi müzik kültürünün yeterince bilinmeyen eksik yaşantısına ait çehresini bir araya toparlanması uzun yıllar ve büyük emekler isteyen sesli kültür-sanat ürünlerimizin özünü ve en seçkin eserlerini bünyesinde barındırıyor. Üstat Ömer Akpınar'ın belleğinden ve kaleminden dökülen emsalsiz nağmeler ve artık bileninin ve/veya hatırlayanının kalmadığı bir kısım hatıralar bu kitapta bir arada bulunuyor. Bu kitap, Giresun Halk Musikisi konusunda "usanmaz bir aşık" olan Ömer Akpınar'ın mütevazı, ama temeli sağlam bilgilerle kültür-sanat hayatımıza sunduğu eşsiz bir armağan ... Bu çalışmanın yayımlanması, bir bakıma Ömer Akpınar'ın yakınlarına ve sanatçı dostlarına vasiyeti idi. Bu bağlamda kitabın yayına hazırlanması ve basımı safhasında üzerime düşeni yaptığım düşüncesindeyim. Bu çalışmayı "çamur içinden çıkarılmış pırlanta" sözleriyle tanımlayan değerli kardeşim Dr. Süleyman Şenel’in katkılarını da bu vesileyle şükranla karşılıyorum. Büyük bir vefa örneği göstererek eserin müsveddelerini baştan sona okumaları ve kitabı yayına hazırlayan Hüseyin Akpınar'ı yönlendirmeleri takdire değerdir. Kitapta yer alan eserleri, bilgisayar ortamında dostumuz Uğur Dedek yazdı. Giresun'un fahri hemşerisi "Kitabevi" yayınlarının sahibi, kıymetli Mehmet Varış ise büyük bir kadirbilirlikle kitabın basımını üstlendi. Kendilerine teşekkür ederim. Artık, üstat Ömer Akpınar' dan kalan bu emaneti yüce halkımız ile paylaşmanın manevi hazını duyuyor, bu çalışmanın zaman içinde daha da geliştirilmesini yürekten diliyorum. Ayhan YÜKSEL Kadıköy, 1 Nisan 2009 Önsöz Yüzyıllarca devam eden kültür hazinemizi gelecek kuşaklara aktarabilmek, yaşatabilmek ve onlara sahip çıkabilmek için, sağlam kaynaklardan edinilen doğru bilgilere ve dökümanlara ihtiyacımız vardır. Türk Folkloru (Türk Halkbilimi) her yönüyle büyük özellik ve zenginlikler göstermektedir. İşte bu çeşitli zenginliğin bir dalı da Türk Halk Musikisi ve onun paraleli olan Türk Halk Oyunları' dır. Bugün yeryüzünde bizim kadar türküleri ve oyunları bakımından zengin hiçbir millet yoktur. Bu da bizim geleneğimize, an'anemize, töremize ve göreneğimize bağlılığımıza temel ve kesin bir işarettir. Ancak 21. yüzyıla girdiğimiz bu günlerde açıkça bilinmektedir ki artık dünya küçülmüştür. Birkaç günde uzun yollar kat edilebiliyor. İletişim ve ulaşım diye bir sorun hemen hemen kalmamış gibi. Görsel ve basılı yayınlar yurdumuzun en küçük köyüne kadar ulaşabiliyor. Bütün bu modern ilerleyiş artık, yöresel ve töresel zenginliğimizi, dolayısıyla folklorik etkinliğimizi eksi yönde etkilemektedir. 1940'lı yıllarda hemen her köyde gramofon vardı. 78 devirlik plaklardan (taş plaklardan) türküler dinlenirdi. Aşık Veysel, Diyar':' bakırlı Celal Güzelses, Zaralı Halil [Söyler], Rizeli Sadık [Aynacı], Erzincanlı Şerif, Erzincanlı Salih, Göreleli Bicoğlu / Piçoğlu Osman [Gökçe], Kırklarelili Aşık Ali Tamburacı, Urfalı Cemil Cankat, Urfalı Mukım Tahir ve Kel Hamza ... vd. bize hep o yıllardan hoş sedalar bırakan usta sanatçılardı. Bugün ise bunların plakları bile kalmadığı gibi bu yolda yürüyen aşık ve sanatçıları, gerek radyolarda gerek televizyonlarda dinlemek ve izlemek artık bir hayaloldu. Gerçi, 1938'lerden itibaren Ankara Radyosu ve İstanbul Radyosu, 1952'lerden sonra İzmir Radyosu, 1960'lardan sonra Erzurum Radyosu Türk Halk Musikisine en değerli hizmetlerde bulunmuşlardır; ancak, yayın organlarının çoğalmasıyla yayın tarzlarını değiştirmeye ve zamana uymaya başladıklarından, türkülerimiz ve oyunlarımız da eski değer ve tutumlarını kaybetmeye, yayınların en gerilerinde yer almaya başlamıştır. 1990'dan bu yana, gerek TRT'de ve gerekse özel radyo ve televizyonlarda Türk Halk Musikisinin geri planlara düşmesiyle, yeni yetişen nesil, dolayısıyla kendi öz kültüründen ister istemez uzak kalmıştır. Bölge müzikleri de, bu olumsuz durumdan oldukça etkilenmektedir. Bu bölgelerden biri de, yurdumuz halk musikisinde büyük yeri olan GİRESUN'dur. 1945 yılından beri içinde bulunduğum, hizmet ettiğim, İcra ettiğim, incelediğim, araştırdığım, derlemelerini yaptığım ancak artık unutulmaya yüz tutan GİRESUN'un türkü ve oyun havalarını, işte bu olumsuz durumdan kurtararak gelecek kuşaklara aktarabilmek için, elimden geldiğince en itinalı şekilde derleyip toparlamaya çalıştım. Ve bir kitap halinde vatandaşlarıma sunmayı, kendime bir milli görev saydım. Sözümü bağlarken belirteyim ki, vaktiyle yoksulluğun, fakirliğin çok olduğu, ulaşımın güç ve kıt olduğu yörelerde, ayrıca okur yazarların az olduğu, köyünden ve kasabasından başka yer ve yöreleri görme imkanı olmayanların, kendi örf ve adetleriyle yaşayanların verileriydi türküler, mayalar, ağıtlar ve diğer uzun havalar. Eğer, işin içine bir de gurbet ve sıla hasreti girerse ki bu mutlaktır, folklorun musiki ürünü hat safhaya varmıştır demektir. Ancak, dedelerinin, babalarının, amca ve dayılarının o eskilerde gördükkleri, çektikleri acıları ve sıkıntıları, yeni nesil evlat ve torunlar unutmaz da hatırlayarak sadık kalırlarsa, hiç olmazsa, sadece kulaklarda kalan bu folklor verilerinin aslını yansıtır ve devam ettirirlerse, işte o zaman, kendileri de unutulmaz olurlar ve dolayısıyla gelecek kuşakların gönlünde yaşarlar. İşte türkülerimiz, ancak bu duygu ve düşüncelerle yaşar ve yaşayabilir. Bu çalışmayı hazırlarken gözümden kaçan bazı eksiklerin ve hataların olması tabiidir. Zira, bu benim naçizane bir adımımdır ve bu iş bir bayrak taşımadır. Gelecek nesil bu bayrağı buradan başlayarak, sonsuza kadar taşıyaacaktır, taşımalıdır. Ömer AKPINAR Bakırköy / İstanbul 2000
|