Neler söylenmedi, neler yazılmadı bugüne kadar senin için.
Şairler mısralara; bestekarlar notalara; ressamlar tuvallere; yazarlar,
tarihçiler romanlara, kitaplara döktü tüm güzelliğini.
Yazılmadık, çizilmedik, söylenmedik bir tarafın kalmadı belki ama…
Yine de anlatılacak, yazılacak, çizilecek çok şeyin olduğuna inanıyorum.
Ve…haddim olmayarak birkaç kelam da ben etmek istiyorum, senin için.
Örneğin, “Boğaziçi vapurları”ndan, “efsane kaptanlarından”…
E, ne de olsa hayatının 30 yılını bu vapurlardan birkaçında (Suhulet araba vapuru,
Küçüksu ve Büyükdere) geçirmiş olan bir denizcinin (Emrullah Kaptan) evladıyız.
Müsaadenizle bu hakkı kendimizde görelim!
Evet, ne dedik? Boğaziçi vapurları…
Çoğunun kaptanı da Göreleli.
Zaten Türk denizcilik camiası denilince bir il, bir de bir ilçe gelir akla, ilkin: Rize ve
Görele.
Efsane denizciler yetiştiren güzide ilimiz Rize’yle, şirin ilçemiz Görele, yüzyıllardır
tatlı bir rekabet içinde olmuşlardır bu caimada, hep.
Rizeli dostlarımıza şöyle bir selam çakıp, Görele’ye dönelim.
Gemicisinden çımacısına, yağcısından ateşçisine, lostromosundan kaptanına, enspektöründen genel müdürüne (Lütfi Hızlan, Kenan Öner, Emrullah Demirel…) kadar binlerce denizci yetiştirmiştir, Görelemiz.
Kaptanlarının bir kısmı ülke çapında, birçoğu da yerel bazda efsane olmuş, gönüllerdeki yerini almıştır.
Hatırlayalım mı bazılarını? Buyurun:
Köyümden (Kuşçulu) merhum bir Dursun Ali Kaptan (Kocabaş), bir Ahmet
Kaptan (Temel), bir Emrullah Kaptan (Çiçek) ile Allah uzun ömür versin, bir İlyas Kaptan (Genç) ile eniştesi Ahmet Kaptan (Beken)’ı…
Boğalı’dan merhum Temel Kaptan (Bal) ile Allah uzun ömür versin Cemal Kaptan
(Ordu)’ı…
Zuva’dan merhum Bahtiyar Kaptan (Emanet) ile Yeniköy’den Salih Kaptan (Yosmaoğlu)’ı unutmak mümkün mü?
Bir tanıdığa rastlar mıyım düşüncesiyle, Hürriyet’in ölüm ilanları sayfasına göz gezdirmeyi alışkanlık haline getirmişimdir, her zaman.
Bazı soyadları vardır ki, ülke genelinde veya yerel bazda çok özel olup, hemen dikkat çeker.
17 Şubat 2013 tarihinde de öyle oldu.
Ölüm ilanlarından birinde ilk anda “Yosmaoğlu” sözcüğü dikkatimi çekti.
İlana odaklanınca, “Efsane Kaptanlardan Salih Yosmaoğlu…” ibaresini gördüm, yanılmadığımı anladım.
Evet, yukarıda adını sıraladığım efsane kaptanlardan biri daha Hakka yürüdü.
Ve o “Efsane Kaptan Salih Yosmaoğlu”, yabancımız da değildi.
Rahmetli babamdan 5 yaş büyük olan Salih Kaptan, babamın da mesai arkadaşıydı.
Birbirlerini çok sever, sayarlardı.
Bazen Üsküdar’da, bazen de Görele çarşısında rastlayıp, birkaç kelam ettiğimiz Salih amca, “babana benden çok selam söyle” demeyi ihmal etmezdi.
Babam da çok mutlu olur, “tekrar rastlarsan benden de selam götür” derdi.
Her ikisine de Cenabı Allah’dan rahmet diliyorum.
19 Şubat Salı günü o çok sevdiği köyünde (Yeniköy) ebedi aleme uğurlanan Salih Kaptan’a, 20 şubat 2013 tarihli Sabah, “Vapurlar Salih Kaptan için selam duruyor” başlığıyla bir çeyrek sayfa (aşağıda) yer vermiş.
Haberi net bir şekilde okuyabiliyor musunuz, bilmiyorum.
Biz yine de yazının tamamını verelim.
“İstanbul Boğazı'ndaki vapurların kaptanlarını isim isim kimse bilmez. Ancak içlerinde öyle biri vardı ki 46 yıllık bir çınardı o. Yosmaoğlu ömrünü adadığı vapurlarına 91 yaşında veda etti.
İstanbul Boğaz hattında çalışan vapurlara binenlerden bazıları dakikalar süren
seyahat boyunca hayatlarını gözünün önünden geçirir, bazıları çocuklarını alıp martılara simit atarak "Ahh İstanbul" diye içi geçirir. Yolcular keyif sürerken bir de vapurun "köşkünde" oturanlar vardır. Vapurları Boğaz'da, koca cüsselerine karşın kıvrak manevralarla iskeleye yanaştırma maharetini gösteren usta kaptanlar. Onlardan biri de Salih Yosmaoğlu'ydu. Deniz kokusu, deyim yerindeyse genlerine işlemişti. Büyük büyük dedesi bahriye subayı, büyük dedesi ise ABD'ye ilk giden Türk denizciler arasındaydı. 27 yaşında çıktığı kaptan köşkünde tam 46 yıl kaldı. Önceki gün 91 yaşında hayatını kaybeden Salih Kaptan arkasında belgesellere konu olmuş bir hayat bıraktı. 1965'te törenle denize indirilen Suadiye Vapuru'nun dümenine geçtiğinde 21 yıllık tecrübesi vardı. Birçok yeni kaptanın yetişmesine öncülük etti. Yapımcı Cengiz Özkarabekir, 2005'te hazırladığı "Bir Boğaz Efsanesi: Vapurlar" belgeselinde "Efsane kaptanlardan biri" olarak nitelendirdiği Giresunlu Salih Yosmaoğlu'na da yer verdi. Belgeselde en çok İstanbul'da vapur kullanmanın zorluğunu dile getiren Salih Kaptan, "Beşiktaş açıklarında akıntı nedeniyle manevra yapmak çok zordur. Büyük maharet ister. Bazen motora gaz verir bazen de rölantiye alır dümen suyunda ilerlerdik. Gerçek kaptanlık orada belli olur" demişti. Belgeselci Özkarabekir ise "Salih Kaptan eskilere o kadar saygılıydı ki 'biz ne öğrendiysek eskilerden öğrendik' sözünü ağzından düşürmezdi. Eski kaptanlar öyle maharetliymiş ki yalılardan geçerken orada oturanlar kahve fincanı uzatır kaptanlar da alıp içermiş. Yani öyle kıvrak yanaşabilirlermiş. Salih Kaptan 'Eskiden radar yoktu. Yönümüzü göz yordamıyla bulurduk' derdi" diye konuştu.
Salih Kaptan emekli olmadan önce Suhulet adlı arabalı vapuru kullandı. 1949-1987 arasında kaptanlık yapan, 9 yıl da güvertede hizmet veren Yosmaoğlu 1988'de emekli olduktan sonra İstanbul Deniz Otobüsleri'nin ilk kurulduğu yıllarda yöneticilik yaptı.
GİRESUN'DA DEFNEDİLDİ
Yosmaoğlu ailesinin genlerine işleyen denizcilik aynı aileden tam 20 kaptan çıkarmış.
Kendisi gibi denizci olan oğlu Turgut Yosmaoğlu babası için "Deniz onun bütün hayatıydı. Babamın hayatının 47 senesi denizde geçti ve her yılında da büyük keyif yaşadı" diyor. 91 yaşında vefat eden Salih Kaptan dün Giresun'da toprağa verildi.”
Hazır Salih Kaptan’ın şahsında Görele’nin efsane kaptanlarına değinmişken, canlarından aziz bildikleri ekmek tekneleri, Boğaziçi’nin süsü o güzelim vapurlardan bahsetmeden geçmek olur mu?
Kimi kömürle, kimi mazotla işleyen…
Bordalarının kimi karabatak gibi simsiyah, kimi martı misali bembeyaz…
Kimi kıçtan pervaneli, kimi yandan çarklı…
Boğaz’ın masmavi sularında ak köpükler saçarak, kuğu zarafetiyle nazlı nazlı
süzülen…
Ah o güzelim Boğaziçi vapurları!
1970-1974 yılları arası gündüz çalışıp (Yurtkur’da), ara vermeden gece de okula
(İstanbul Üniversitesi) devam ettiğimden, 4 yıl boyunca Beykoz-Eminönü hattında çok yolculuk yaptım.
Bu yüzden, en yakın şahidiyim.
Gemi personeli ile yolcular bir birlerini tanırlardı.
Hatta öyle ki, akrabadan da ileri nice dostluğun temeli, bu vapurlarda atılmıştır, hep.
Ertesi gün vapurda bir eksiklik varsa, hemen fark edilirdi.
Vapurlar çoğu kez saatleriyle (6.45, 7.15, 7.45) ve numaralarıyla (71) anılırdı.
Bu saatlerden birinin (7.15 olabilir) uzun yıllardır değişmez ismi, Halas yani 71
numara idi.
Halas’ın zorunlu nedenlerle (bakım-onarım) sefer dışı kaldığı zamanlarda, nöbeti
geçici olarak bazen, Büyükdere vapuru (rahmetli babam Emrullah Kaptan ve ekibi) alırdı.
Babam, gemideki konu-komşu tanıdıklara çay ısmarlardı.
Beni de kaptan köşküne çıkarır, Eminönü’ne kadar bu şekilde seyahat ederdim.
O güzelim Boğaziçi vapurlarının çoğu jilet oldu, isimleri, cisimleri unutuldu.
Eğer benim yaşlarda (63) iseniz…
Zaman tüneline girip,1960 ve 70’li yıllara doğru şöyle nostaljik bir yolculuk
yaparak…
Hatırlamak istemez misiniz, bazılarını?
Öyleyse buyurun:
Büyükdere, Büyükada, Yalova, Anadoluhisarı, Rumelihisarı, Haydarpaşa (bu
altısı aynı tip olup, kardeştir), Tarzınevin (47), Dılnışın, İnşirah, İnbisat, Kocataş (75), Kamer, Halas (71), Rağbet (60), Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş, Kalender, Sütlüce, Boğaziçi,
Altınkum, Küçüksu, Yeniköy, İstinye, Burgaz, Ortaköy, Suvat, Ülev, Kadıköy, Moda, Tarabya (57), Nimet (58), Güzelhisar, Erenköy, Göztepe, Sarayburnu, Fenerbahçe, Paşabahçe, Dolmabahçe, Teğmen Ali İhsan Kalmaz, Turan Emeksiz, Kuzguncuk, İnkılap, Emirgan, Pendik, Maltepe…
Birkaç da “Araba Vapuru” sayalım dilerseniz
Suhulet (1870’de İngiltere’de inşa edilmiş olup, dünyanın ilk feribotudur.100 yıldan
fazla hizmet etti. Babam da birkaç yıl çalıştı.), Sahilbent (Dünyanın ikinci feribotu) ve Karamürsel. Bu üç vapur yandan çarklıydı.
Diğerleri ise; Kızkulesi, Kartal, Karaköy, Kabataş, Şemsipaşa, Salacak, Hüseyin Haki, Orhan Erdener, Kasımpaşa, Kuruçeşme…
Benim hatırlayabildiklerim bu kadar.
Yazımızı, üstat Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemisi”yle bitirelim:
“Artık demir alma günü gelmişse zamandan,
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Bîçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son mâtemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nâfile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.”
Efsane Kaptan Salih Yosmaoğlu ve onun şahsında ölen tüm denizcilerimize rahmet; kalanlara da sağlık, huzur, mutluluk ve uzun ömürler diliyorum.
Tüm emekçi, yiğit denizcilerimize selam olsun!
Haber: Seyfullah Çiçek/ www.görele.gen.tr