Yazıda şöyle bir cümle de vardı: “...Mesela Görelespor Kulübü’nün logosunun Galatasaray logosuna bu kadar benzediğini bilemezdim.”
Ocak ayının ilk günlerinde elime ulaşan iki ciltlik, toplam 1300 sayfalık kitapla yolum bu cümle sayesinde kesişecekmiş meğer. Size anlatacak harika bir futbol hikâyem var demektir...
Ahmet Yaşar İmamoğlu’nun ‘Görele’de Spor ve Görelespor. 1923-2011’ adlı kitabının içinden kıymetli yazarın bana yazdığı bir mektup çıktı.
Mektupta (özetleyerek aktarmak durumundayım) şöyle yazıyordu İmamoğlu:
“Sayın Kanat Bey
(‘Futbolun Tarihine Bir Bilet’ başlıklı) makalenizin 5. bölümünün sonunda mensubu olduğum Görelespor’un adının geçmesi beni heyecanlandırmıştı. Ulusal bir gazetede bir cümle de olsa adımız geçiyordu.
Görele’de spor hareketleri cumhuriyetimizin kuruluşundan hemen sonra başlamıştır. Başlatanlar ise Galatasaray Lisesi mezunu Mehmet Rıza ve Süleyman Kuğu kardeşlerdir. Onlar daha önce 1921’de sarı-kırmızı renkler ile Trabzon İdman Ocağı’nın da kurulmasında büyük emek vermişlerdir ve devamında da İdman Ocağı’nın ilk futbolcuları olmuşlardır.
Mehmet Rıza Kuğu, Trabzon’da o zaman ‘Kaptan Rıza’ olarak ünlenmiştir; hâlâ da bu ününü sürdürmektedir.
Mehmet Rıza ve Süleyman Kuğu aynı zamanda Galatasaray Kulübü’nün de üyesidir. Mehmet Rıza Kuğu Galatasaray Kulübü’nde yönetim kurulu üyeliği de yapmıştır.
İşte bu kardeşler 1925’te asıl memleketleri Görele’de de Yeşil Yalı İdman Ocağı’nı da kurarak futbolun gelişimine büyük emek vermişlerdir.
Bugün Görelespor bu kulübün bir devamıdır...”
FUTBOL AŞKINI BULDUM
Sayın İmamoğlu’nun kitabını elbette bilgilenerek, keyifle okudum.
Fakat bu kitabın bünyemdeki en büyük etkisi ‘futbol aşkı’nın nasıl bir his olduğunu hatırlatmasıydı.
Futbol konuşulmayan zevzek futbol programları, şiddeti ve nefreti körükleyen demeçler, küfürler, hakaretler, tükürükler arasında bir yerde çirkinleştirerek kaybettiğimiz ama her nasılsa hâlâ sahip olduğumuzu sandığımız futbol aşkı...
Oyunun kendisine duyulan aşk...
Görelespor, bugün Giresun Süper Amatör Lig’de 10 maç sonunda 28 puan ve artı 23 averajla lider.
Alt yaş grupları da dahil olmak üzere altı ayrı takımla futbola hizmet sunmaya devam devam ediyor.
1300 sayfalık kitap, kulübün tarihini, kahramanlarını belgeler, röportajlar, anılar ışığında dört dörtlük bir şekilde sunuyor.
İmamoğlu mütevazı bir şahsiyet. 28 yıla yayarak tamamladığı eserinin son sözünde şöyle diyor:
“Bana katlanarak bu kitabı okumak zahmetinde bulunan sevgili okurlar... Ben tarihçi değilim. Ben edebiyatçı değilim. Yazı yazmayı meslek edinmiş bir yazar hiç değilim...”
Ben de diyorum ki daha ne olacak Sayın İmamoğlu. Benim diyen kulüp tarihçisi bu kitabın eline su dökemez.
ÇOCUKLARA PEYNİR EKMEK
Kitapta en sevdiğim bölümler, yazarın kulübe çok emeği geçmiş babası Galip İmamoğlu’nun dostu Doktor Mustafa Sinirlioğlu’na “Doktor civanım” diyerek yazdığı ve takımdan haberler veren, oynanan maçları detaylı bir şekilde anlatan şahane, samimi mektuplar oldu.
3 Eylül 1959 tarihli uzun mektuptan kısa bir bölüm aktarmak isterim.İçinizdeki futbol aşkını hatırlamanız için...
“Kaleci Ahmet, ortaydı. Hasan ilk yarıda bocaladı. Sonra düzeldi iyi oynadı. Turgut, Beşiktaş’ın (Giresun Beşiktaş) sağ açığı Ersaid’i sildi.
Necati’ye sahaya yabancı olması tesir yaptı. Yine de çok iyiydi.
...Ali (Gedikli) yorgun olduğu için birinci devre fevkalade ikinci devre biraz zayıftı. Seyhan korkak oynadı, ikinci devre çıkardım. Rıfat’ı aldım. Rıfat Seyhan’dan iyi oynadı. Suat formda, iyi bir günündeydi. Giresunlular çok beğendi.
...Erdoğan sıfır. Solu yok. Dönüp orta yapıyor. Asım olsaydı daha iyi olurdu.
Ersan fındıktan beri hiç antrenmana gelmedi. Ama iyiydi.
Oyun dağıldı.
Aşçı Ali, Gedikli Ali’yi omzuna aldı, kapıya kadar götürdü.
Herkesin yüzü gülüyor.
Halk gitti, biz de sahadan hareket ettik.
...Çocuklara (futbolculara), ekmek peynir aldık...”
Haber devamı için Tıklayınız