“% 80 Ak Parti 4x4”
10/01/2011 Giresun Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve Demirciler Gıda Sanayi’nin yönetim kurulu başkanı olan Mustafa Demirci, Amerika’nın New York kentinde ‘Uluslar arası kalite zirve’ ödülüne layık görüldü ve yurt dışında ilimizi başarı ile temsil ederek gururumuz oldu. Gazetemize gündeme, Giresun sorunlarına, fındığa ve genel seçimlere ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Giresun Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve Demirciler Gıda A.Ş. Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Demirci ile yaptığımız röportajı siz değerli okurlarımıza sunuyoruz; RÖPORTAJ: Sabriye AYDENİZ AYDENİZ: Bize biyografinizi anlatır mısınız? DEMİRCİ: 1961 Görele doğumluyum. İlkokulu Görele Hasan Ali Yücel İlkokulunda okudum. Ortaokulu Görele’de okudum. Lise eğitimimi de İstanbul Alibey Köy Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamladım. 1978 kuşağı olduğumuz için o dönemlerde siyasi olaylar nedeni ile ailem üniversiteyi okumamı uygun görmedi. Üniversiteyi kazanmış olmama rağmen üniversiteyi okumadım ve o yıllardan başlayan ticaret hayatımı halen sürdürüyorum. Aileden gelen 400 yıllık bir ticari geçmişimiz var. Biz bu gün o misyonu devam ettirmeye çalışıyoruz. Görele’de 50 yıldır aile şirketi olarak fındık ticaretinin içerisindeyiz. AYDENİZ: Aynı zamanda Giresun Ticaret Borsası Meclis Başkanısınız.. DEMİRCİ: Evet, iki dönemdir Giresun Ticaret Borsası’nda meclis başkanlığı yapıyorum. Bu dönemde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Ankara’da Borsalar Konsey üyesi olan 33 kişiden birisiyim. Ankara’da hem Giresun Ticaret Borsası’nı, hem de ilimizi temsil ediyorum. AYDENİZ: Demirciler Gıda Sanayi A.Ş. nasıl kuruldu? DEMİRCİ: Dört yüz yıllık ticari geçmişimizde ben dedemden itibaren olan dönem itibarı ile anlatacak olursam dedem 1. Dünya savaşında Harp gazisi (Sabri Demirci) olmuş ve geldikten sonra ticaretle uğraşmış. Daha sonra babam 15 yaşında ticarete atılmış. Şu anda Ticaret Odası’nın 75 yıllık en yaşlı üyesi olarak Giresun Ticaret Odası’nın üyesidir. Halen ticarete devam etmektedir. 1956 yılından itibaren ailemiz fındık ticareti ile ilgilenmektedir. 1961 yılından itibaren de fındık fabrikası çalıştırıyoruz. 1986 yılına geldiğimizde Demirciler Gıda Sanayi A.Ş. ticareti olduk. 1986 yılından bu güne kadar da entegre fındık işletme teşkilatını çalıştırıyoruz. AYDENİZ: Demirciler Gıda Sanayi Amerika’nın New York kentinde ‘Uluslar arası kalite zirve’ ödülü aldı. Bu konuya ilişkin bilgiler aktarır mısınız? DEMİRCİ: Bunun öncesinde Paris’te bir ödül almıştık. “Uluslar arası ticaret adamları” ödülü aldık. Ayrıca geçtiğimiz yıl Madrid ’de bir ödül aldık. Daha sonra Amerika-New York’ta “Uluslar arası kalite zirve” ödülü ile taçlandırdık. Bu ödül bizim, ailemizin, şirketimizin ve Giresun’un bir gururudur. 30 bin nüfuslu bir ilçede bir işletme kurup, dünyanın ticari başkenti olan New York gibi bir yerde uluslar arası kalite zirve ödülü almak bizleri onore etmiştir. AYDENİZ: Fabrikanızda meydana gelen yangın nedeni ile büyük çapta maddi hasar yaşadınız. Bu anlamda yaralarınızı sardınız mı? DEMİRCİ: Biz ticaret hayatımız boyunca bu denli büyük bir kaza geçirmedik. Dünya hayatı büyük bir imtihandır. Bu imtihanda da büyük bir sabır gerekiyormuş. Bu sabrın sonunda mükâfat olarak Cenab-ı Allah bize yeni kapılar açtı. Şu anda yeni bir fabrika yapıyoruz. Zamanın en son teknolojisi ile beraber % 80’i tamamlanmış durumda. Nisan ayından itibaren faaliyete geçecek. Şu anda Demirciler Gıda Sanayi olarak 300 kişiye istihdam vermekteyiz. Fındık sektöründe gelinebilecek olan maksimum seviyeye gelmiş olduk. AYDENİZ: FKB de gelinen son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? DEMİRCİ: FKB, 1936 yılında kurulmuş, kooperatif zihniyeti ile kurulduğu için bu gün gelmiş olduğu nokta; özel sektörlerdeki kurumsallaşmış şirketler ne ise FKB konumu da odur. Bundan sonra FKB iyi yönetilirse ticaret dünyamızın içinde, sektörde bizim gibi rekabet edecek konuma gelebilir. İşletmesini zaten başladılar, yeni gelen yönetim bu konuda güzel çalışmalar yaptı. Önce entegre yi modernleştirdiler. Serbest piyasa şartlarında rekabet edilebilir koşullarda kendisi üretmiş olduğu malın kalitesini ve üretimindeki teknolojik yatırımlarını yaparak özel sektörün yapmış olduğu gibi rekabete açık bir dünyada rekabet edebilir bir konuma geldi. Bundan sonra devletin desteği değil, kendi üyelerinin desteğini alırsa aslında gerçekten kooperatifçilik adına çok güzel işler başarabilir. AYDENİZ: FKB zor bir süreçten geçiyor, bunun nedeni size göre nedir? DEMİRCİ: FKB daha önceki yöneticilerin yanlış yönetim uygulayışından bu konuma geldi. Özel şirketleri düşünürseniz şayet özel şirketlerde yönetimi iyi yapamazsanız batarsınız, FKB içerisinde yönetim yanlış yapıldığı için büyük oranda ivme kaybetti. AYDENİZ: Fındık fiyatlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? DEMİRCİ: Ben sezon başında şu açıklamayı yapmıştım; üretici kendi ürününe sahip olduğu müddetçe fındık her zaman kendi öz değerini bulur demiştim. Açıklamamın sonunda da yanılmadığımı gördüm. Çünkü devletin, TMO’nun ve FKB’nin olmadığı bir ortamda 630 bin tonluk bir rekoltede üretici kendi ürününe sahip çıktığı için şu anda 5 TL’ye kadar geldi fındık. Daha önce üreticilerde devlet nasıl olsa bizim ürünümüzü alır şeklinde bir güven düşüncesi hakimdi. Devlet biz yokuz dedi, üretici bu sefer silkindi ve kendisine geldi. AYDENİZ: Devletin ya da hükümetin fındıktan elini çekmesi doğru bir karar mı, onaylıyor musunuz? DEMİRCİ: Devlet bunu doğru mu yaptı derken; 630 bin rekoltede devlet işin içinde yokken fındık 5 TL olduysa dünyanın rekabetçi bir ortamda ürüne sahip çıkılmasından ötürü de keza fındık 5 TL olduysa mutlaka bir doğruluk payı vardır. Bundan sonraki süreçte 630 bin değil de, 800 binlik bir rekoltede belki bir sıkıntı olabilir. Bu sıkıntılar olmasın diye devlet ya da hükümet 2005 yılında lisanslı depoculuk kanunu çıkarttı. Lisanslı depoculuk; üretici ürününü emtia olarak gelip tüccara emanete değil, lisanslı depoya emanet edecek. Lisanslı depoya teslim edilen ürün karşılığında bir lisanslı depodan almış olduğu evrakını her hangi bir bankaya gidip teminat olarak gösterip çok düşük faiz ile kredi kullanabilecek. Yani ürününü satmak istemediği zaman üretici ürününün karşılığında belli oranda bir finansman temin edecek ve ihtiyaçlarını bu finans ile temin edip mağdur olmayacak. Dolayısıyla lisanslı depoculuğun getirecek olduğu bu avantajlar 800 bin ton değil, 900 bin tonda olsa üreticinin ürünü her zaman belli bir çerçevede değeri ile alınıp satılabilinecek. AYDENİZ: 5 TL fiyat hak edilen bir fiyat mı, ya da aslında ne olmalı? DEMİRCİ: Herkes genelde bu anlamda bir değerlendirme yapıyor ve genel olarak verilen örneklerde zeytin ile kıyaslama yapılıyor. Bir kilo zeytinin kilosu 15 tl iken fındığın kilosunun 5 tl olmasına tepki veriyorlar. Fakat herkesin sabah kahvaltısında her sabah sofrasında bir tabak zeytini mutlaka var. Şayet ülkemizin her tarafında herkesin sofrasında her gün bir tabak fındık olursa o zaman bizim fındığımızın kilosunun da 10 TL olması gerekir. İşte o duruma gelemediğimiz için bu durumdayız. Bir de madalyonun diğer yüzü var; biz nihai tüketici olarak soframıza gelmiş olan zeytin bize maliyeti 15 TL olarak geliyor fakat bir de onun üreticisine baktığımız zaman zeytin üreten de 3,5 TL ye satmış ürününü. Zeytin üreticisi de ürününü dalından toplamış ve ham olarak bir fabrikaya teslim etmiş. Fabrika bunu belli bir konsantrasyondan geçirmiş sonrasında toptancıya satmış, toptancı perakendeciye vermiş bizde tüketici olarak perakendeciden almışız. Arada bazı aracılarda bundan istifade etmiş. Nihayetinde de fındıkta böyle. Bizim 5 TL’ye satmış olduğumuz fındığın kilosu kuruyemişçide 20 TL. Tabiî ki insanlar üretmiş olduğu ürününü en iyi şekilde değerlendirmek ister. Pirinç üreticilerini de düşünürsek yılın 12 ayı balçığın içerisinde çalışıyor. Bunun yanında buğday üreticisi var, domates üreticisi vb üreticiler var. Her öğünde yenilen ürünler var. Bunları üretenler de bizim insanımız. Bunlarla kıyaslandığı zaman fındık fiyatı üretim maliyetleri açısından çokta düşük değil. Biz fındığı üretiyoruz fakat tüketen insanlar da o insanlar. Düşünün bir kilo domatesi 50 Kr’a satan kişi 25 TL ye fındık aldığı zaman 50 kilo domates satması lazım ki bir kilo fındığımızı satın alıp yesin. O tarafı da düşünürsek bir ortası bulunmalıdır bunun. Bizde ürettiğimizi tüketebilecek konumda olmalıyız. AYDENİZ: Ticaret Borsasının fındığın daha da değerli bir ürün haline gelmesi yönünde size özgü ya da genel olarak bir projesi var mı? DEMİRCİ: Az önce de arz ettiğim gibi 2005 yılında hükümetin çıkarttığı lisanslı depoculuk konusunda Giresun Ticaret Borsası bu çıkan yönetmeliğe büyük destek olmuştur. Fındığın lehinde olabilecek kararların alınabilmesi için aracı olmuştur. Çıkan yasada bizim görüşlerimiz alınmış ve bu doğrultuda bazı maddeler yönetmeliğe konulmuştur. Şu anda Türkiye’de 114 tane Ticaret Borsası var. Lisanslı depoculuk konusunda en ileri olan borsa Giresun Ticaret Borsası’dır. Giresun Ticaret Borsası olarak bizim yapmış olduğumuz çalışmalar çerçevesinde kendimize ait 42 dönüm arazimiz mevcut. Fındığı en az üç yıl saklayabileceğimiz çelik depolar yapacağız. Bunun sonucunda da lisanslı deponun getirileri şunlar olacak; Lisanslı depoya gelen bir fındık en az üç yıl sağlam muhafaza edilebilinecek. Kara depolarda bir yılda bozulabilen fındık üç yıl dayanma sürecine girmiş olacak. Lisanslı depoya gelen bir mala tüccar, ihracatçı üç ay- altı ay sonraya fiyat vermeye kalktığı zaman olmayan bir ürüne fiyat vermek, alivrecilik yapmak risk olmuş oluyor. Neden derseniz, elinde olmayan bir malı satmak zorunda kalıyor. Avrupa da ki bir çikolatacı altı ay sonraki üretimim için bana fiyat mal verebilir misiniz diyor. Satsanız bir dert, satmasanız bir dert.. Bir fiyat vermek zorunda kalıyorsunuz. Belki fiyat yükselmiş oluyor zararına teslim etmiş oluyorsunuz, belki fiyat düşmüş oluyor çok para kazanmış oluyorsunuz. Bu durumda normal meşru bir ticaretin dışına çıkmış oluyorsunuz. Bunun karşılığında VOB (Vadeli İşlem Borsası) da diyelim ki 100 ton fındık bağlantısı yaptınız, lisanslı depodan 100 ton fındık alışınız var, bu 100 ton fındığı karşı tarafa sattınız. Lisanslı depodan da check (kontrol) edebiliyorsunuz, karşılaştırabiliyorsunuz. Check (kontrol) ettiğiniz anda Avrupa da ki alıcı 3 ay-6 ay- bir yıl sonranın fiyatını alabilecek. Bir yıl sonraya istikrarlı bir fiyat aldığı takdirde de ben artık Türkiye’den sabitlemiş bir mal bulabiliyorum diyecek ve ona göre de Avrupa da ki çikolata üreticisi ya da sanayicisi bir yıllık süreçte aynı fiyattan mal alabileceğini bildiği için AR-GE sine yeni üretim malzemeleri çıkaracak. Yeni modeller çıkaracak. Yani tüketimi arttıracak yeni antrenmanlar ortaya koyacak ve fındığın tüketilmesini sağlayacak. Satan zarar etmemiş olacak, üretici ürününün pazara inmesi gerektiği en yoğun zamanda ürününü 2,5 TL’ye satmayacak. Lisanslı depoya verecek, karşılığında almış olduğu ürün senedi ile her hangi bir bankaya gittiğinde oradan kredi kullanabilecek. Ürününü ucuza satmayacak ta ki ne zaman kendi düşündüğü değerlere oluştuğu takdirde ürününün fiyatı o fiyattan satma hakkına sahip olacak. Böylelikle hem üretici kazanacak, hem de tüketici ve sanayi de kazanacak. Bunun örnekleri Amerika’da var. Mesela İngiltere ve Amerika’da metal borsası var. Türkiye’de Vadeli İşlem Borsası (VOB) var, biz lisanslı depoya girdiğimiz zaman fındığı VOB’a sokacağız. Vatandaşın diyelim paraya ihtiyacı yok fakat ürününü vadeli satmak istiyor bunu VOB’da satabilecek. Dolayısıyla da VOB u açtığınız zaman dünya piyasasında herkes Giresun Ticaret Borsası’nın lisanslı deposunun ekranına girip, fındık alabilecek. 2012 de bu konuda düğmeye basacağız. AYDENİZ: Hükümetlerin izlediği fındık politikalarının ülke menfaatleri doğrultusunda oluşması için neler yapılmalı? DEMİRCİ: Önce Ak Parti hükümeti bu konuda ne yaptı sorusuna açıklık getirecek olursak; hükümet doğrudan destekleme verdi yani desteklemeyi ürüne vermedi, üreticiye verdi. Diyelim üreticinin 15 dönüm yeri var. Üreticiye dedi ki; sana 15 dönüm yerin karşılığında dönüm başına kilogram başına 1,5 tl. Sen ürününün başında, arazinin başında otur, ben senin orda asgari geçimini sağlıyorum senin ürettiğinden elde edeceğin gelir de senin olsun. Bundan daha güzel bir destek yok. Buna ilaveten 2. destek de lisanslı depoculuk kanunudur. Bu kanunu uygulayacak ilk borsada Giresun Ticaret Borsasıdır. Şu anda Türkiye de ki bütün borsalar bizimle irtibat halindeler. Biz artık bu konuda son aşamaya geldik. 2012 de bu anlamda inşallah fındık almaya başlayacağız. AYDENİZ: Giresun’ un öncelikli sorunları neler? DEMİRCİ: Giresun un öncelikli ve en önemli sorunu işsizlik ve göç sorunudur. Göçün temel nedeni işsizliktir. İşsizliğe çözüm bulmak imkansız değil. Giresun’da ki arazilerin jeolojik yapısı düz büyük sanayiye uygun değil. O nedenle Giresun’a otomotiv sanayi gelmez, ağır sanayi gelmez çünkü arazi müsait değil. Düz olarak bin dönümlük bir araziyi Giresun’da bulmak mümkün olamayacağından ne yapmak lazım derseniz denizden arazi kazanmalıyız. Bu konuda benim şahsi olarak iki düşüncem var. Giresun’a iki tane tersane yapılmalı. Giresun insanı sanatkar insanlar yıllarca Rumlarla iç içe yaşadıkları için sanata yatkın insanlar. Örneğin cami altı, taş kızak, haliç tersanelerinin çalışanlarının % 50 si bir zamanlar hep Giresunluydu. Bulancak, Görele bölgesinde bir tersane yapılsa kaldı ki maliyeti de çok yüksek değil. Tersaneleri de biz yapmayacağız devlet yapacak. Devlet alt yapısını yapacak, sadece denizde bir liman yapar gibi alt yapısını yapacak. Yaptığım araştırmalar neticesinde bir tersane açılması için harcanacak olan para 10 milyon lira. İki tane tersane yeri 20 milyon liradır. Tersane deyip geçmemeli, tersane aslında otomotiv sanayinden daha fazla işçi istihdam eden bir kuruluştur. Bu gün Ereyli de 10 tane tersane var. Trabzon- Sürmene’ye tersane kuruldu, Samsun’a kuruldu. Niye bizde olmasın? Kurulursa işsizliğe çözüm buluruz. Üniversitemiz kuruldu, hava limanımız geliyor. Güneye açılan Eğri bel tünelimiz yapılıyor. Bizim ilimizin İsviçre Alplerinden, Avusturya’nın Alplerinden doğal güzellik olarak geri kalır bir yanı yok. Turizm ise bizim ilimizden daha güzel bir turizm bölgesi yok. Sonrasında iş bizim insanımızda ve özverimizde kalıyor. AYDENİZ: 2011 Haziran ayında yapılacak olan milletvekili genel seçimlerinde sizin de aday olacağınız yönünde bilgiler var. Böyle bir teklif aldınız mı, adaylık çalışmalarınız var mı? DEMİRCİ: Geçtiğimiz dönemde ben 4.sıradan Ak Parti’den milletvekili adayıydım. O gün ki konjonktür 3-1-1 olduğu için çok az bir oy ile milletvekilliğini kaybetmiştim. Ben, Ak Parti’nin kurucu ilçe başkanıyım. 2001 yılından 2007 yılına kadar ilçe başkanlığı yaptım. O dönem kurucu ilçe başkanıydım. O dönemde halkımızın isteği, teveccühü ve temayül yoklamaları neticesinde 4. sıradan milletvekili adayı olmuştum. 2011 yılı seçimleri için şahsımızı tanıyanlar, bilenler bu anlamda bize sempati ile bakmaktalar. Milletvekili olmam konusunda büyük bir teveccühleri var. Ben gazeteniz aracılığıyla bu anlamda herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Benim bir ailem var ve bir aile şirketim var ve bu şirketin de yöneticisiyim. Ailem ile bu konuda bir istişare toplantısı yapacağım ve aile meclisinden çıkacak olan karar ile milletvekilliği konusunda aday olup olmayacağımı netleştireceğim. Genel merkez ne takdir ederse bizde ona saygı duyarız. AYDENİZ: Yani sonuç olarak konuya sıcak bakıyor ve aday adayı olabilirim mi diyorsunuz? DEMİRCİ: Ben şahsım olarak sıcak bakıyorum, aile meclisinin verecek olduğu karar bu noktada etki eder. Önemli olan milletvekili olmak değil, milletvekili olduktan sonra hizmet edemeyeceksek şayet o milletvekilliği bize layık olmasın. Almış olduğum terbiye çerçevesinde üstümüze almış olduğumuz emaneti hakkaniyet ile yerine getirmemiz gerekiyor. AYDENİZ: AK Parti’nin bu seçimlerde başarı yüzdesi ne olur? DEMİRCİ: AK Parti’nin kurucu ilçe başkanlığını yapmış ve milletvekili adayı olmuş bir kişi olarak kamuoyundan almış olduğum izlenim Ak Parti’nin hala 1. parti olduğu ve tek başına iktidar olacağı yönünde. Önümüzde 5,5 aylık bir süreç var. Halkımız nasıl bir milletvekili istiyor dersek; Bir milletvekili halkı temsil ettiğinin bilinci ile hareket etmeli ve halkla iç içe olmalıdır. Benim genel başkanım bunu yapıyor. Ak Parti’nin lideri Sayın Tayyip Erdoğan’dır ve milletvekilleri de onun misyonunu tamamlamalıdır. Tepeden bakmak yerine halk adamı olmalıdır. AYDENİZ: CHP, Giresun’da bu seçimde istediği başarıyı yakalayabilir mi? DEMİRCİ: CHP de yıllardır şunu gözlemliyorum; parti içinde her zaman bir muhalefet ortamı oluyor. Blok hareket etme şansları olmuyor. Blok hareket ediyormuş gibi görünüyorlar fakat kendi içlerinde her zaman bir zıtlaşma ve gruplaşma halinde oluyorlar. Bu seçimlerde listede yer alacak olan aday ve adaylar çoğunluğun benimsemeyeceği isimlerden olursa içlerinde yine bir zıtlaşma hakim olacaktır. Ortak kararla bir aday gösterirlerse oylarına etki edebilir. AYDENİZ: AKP, Giresun’da 4*4 büyük bir hayal mi yoksa kaçınılmaz son mu? CHP, 1 i alıp 2 yi zorlayabilir mi? DEMİRCİ: CHP’nin geçen yıl ki seçimlerde aldığı oy 38 bindi. En son referandum üzerinden bir değerlendirme yaparsak % 58 e % 42. Bu oran üzerinden düşünürsek AK Parti 4-0 anlamına gelir. Beş milletvekili dörde düştü. Geçtiğimiz dönemle 35 bin oy alan milletvekili alıyordu şimdi 50 bin oy alınması gerekiyor. CHP şayet oylarını 50 bine çıkarırsa bir milletvekili alır. 100 bine çıkarması lazım ki iki milletvekili alsın. Ak Partinin geçtiğimiz dönemde 122 bin oyu vardı ve % 47 ortalaması vardı. Şu anda konjonktür % 46 gösteriyor. % 46 ise bu 122 bin oy hala sabit duruyor demektir. Bu bir kere üç milletvekili garanti demektir. Geçen seferki seçimlerde MHP 38 bin oy almıştı fakat MHP’nin bu seçimlerde 38 bin oyu yakalaması mümkün değil. O nedenle MHP’ ye bu seçimde şans veremiyorum doğal olarak matematik hesabına göre. CHP 38 binden 50 bine çıkabilir mi, çıkamaz mı? Çıkamadığı takdirde biri alması da zor.. Yani Ak Partinin Giresun’da 4*4 olma ihtimali %80’dir. Burada CHP’ ye % 20 şans veriyorum. AYDENİZ. Özetle 4*4 diyebiliyor musun? DEMİRCİ: Ben, %80 4*4 diyorum. AYDENİZ: Başbakana yakınlığınız ile biliniyorsunuz. Birebir ilişkilerinizin çok yakın bir dostluğa dayandığı söyleniliyor. Başbakana yakınlığınız ve samimiyetiniz nasıl oluştu? DEMİRCİ: Amcam Mehmet Temel Demirci 1973 yılında Milli Selamet Partisi ilçe başkanlığı görevine getirildi. 1973 yılından 1980 yılına kadar Milli Selamet Partisi ilçe başkanlığı görevini yürüttü. Kasımpaşa’da tersaneden dolayı büyük oranda Giresunlu ve Rizeli bulunmaktadır. Tayyip beyin ailesi de orada doğup büyüdüğü için Giresunlularla samimiyeti o dönemlerden başlar. 1977 yılında ki seçimlerde Milli selamet Partisinden Giresun’da milletvekili adayı olan Giresunlu bir hemşerimiz aynı zamanda Tayyip beyin yakın arkadaşıymış. Ona seçimlerde yardım etmek üzere Giresun’a geldiğinde amcamın ilçe başkanı olması nedeniyle on gün bizim evde misafir olarak kalmış. O dönemde Tayyip Bey de gençlik kolları başkanlığı görevini yürütüyormuş. Amcam ile birlikte Tayyip bey on gün boyunca birlikte seçim çalışmalarını yürütmüşler. Sayın Başbakanımız ahde vefalı bir insan olduğu için o günden bu güne her zaman için amcama karşı bir büyük olarak hep sempati beslemiş ve saygı duymuştur. Bizler de her zaman için kendisine büyük bir saygı ve sempati duyduk. Başbakan olmamış olsaydı, sıradan bir insan olmuş olsaydı sonuç yine bizler için aynı olacak ve biz yine aynı saygı ve sevgimizi sürdürecektik. Kendileri ile tanışıklığımız o dönemlerden geliyor. Ak Parti’yi kurduğu zaman ilk kuruluşunda bize biz parti kuruyoruz bize sahip çıkın demişti bizlerde kendilerine sahip çıkmak adına bir emanet teslim aldık ve o emaneti de hakkı ve hakkaniyetiyle elimizden geldiğince yerine getirmeye çalıştık. AYDENİZ: Giresun milletvekilleri arasında size göre en başarılı vekil ya da vekiller kimlerdir? DEMİRCİ: Sayın vekillerimiz değişik kanatlarda çalışıyor. Nurettin beyin grup başkan vekili olması nedeniyle partide etkin bir yeri ve ismi var. Dolayısıyla da bazı büyük projelerin getirilmesinde önemli bir etkinliği var. Aynı zamanda da bürokrasiden gelmesinin de avantajıyla hizmetlerin yapım aşamasında bürokratik açıdan hangi yolun izleneceğini bildiği için profesyonellikle hareket ediyor. Or-Gi ve Eğribel Sayın vekilimizin başarısıdır. Diğer milletvekillerimiz Sayın Temür ve Sönmez arkadaşlarımız da yatırımlar konusunu takip etmişlerdir. AYDENİZ. Gazetemiz aracılığı ile Giresun halkına bir mesajınız var mı? DEMİRCİ: Zaman çok hızlı geçiyor. O nedenle bize hizmet edebilecek, bizimle beraber bizden birisi olarak gördüğümüz insanların yanında yer almamız lazım. Ayrıca bir de şunu belirtmek istiyorum, bakıyorsunuz ilkokul çağında birlikte büyüdüğünüz mahalle ya da okul arkadaşınız gençlik çağına geldiğinde işsizlik nedeni ile bulunduğu ilden göç ediyor ve bir bakıyorsunuz yalnız kalmışsınız. Bakıyorsunuz en sevdiğiniz insan gurbete göç etmiş. İnsanın en sevdiğini kaybetmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor ve bu durum bana çok dokunuyor. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Ve o potansiyeli burada aktif çözümlerle durdurmak gerekiyor. Göçü de işsizliği önleyerek engelleyebiliriz. İnşallah önümüzdeki süreçlerde göçü engelleyebiliriz. Ben bu duygularla bütün hemşerilerime, Giresunlulara saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. Haziran ayında yapılacak olan seçimlerin ülkemize, milletlimize ve ilimize hayırlı olmasını diliyorum. kaynak:Sabriye AYDENİZ / giresun ekspres
|
1610 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |