07/09/2010 

Bu ülkede kim neyi, ne zaman, nasıl ve ne şekilde savunur anlamak çok zordur. Bir gün kötü gördüğümüzü, ertesi gün sahipleniveririz.

Aslında Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllara baktığımızda orda da benzer tartışma ve sorunlar var. Tek adam, tek parti formülü üzerinde dönmüş bir döngü var ve bu süreç 1960’lara kadar devam edip geliyor.

Neredeyse 100 yıldır birimiz diğer görüşten olanı yok etmeye veya onu görmezlikten gelmeye çalışmaktayız ve sorunlarımız hiç bitmemektedir.

Genelde herkes gücüne göre bir şekil almaktadır. Kendice topluma karşı bir duruş gösterisi yapma gereği duyuyor.

Sadece şekil ve yer değiştiriyor. Ama değişmeyen tek şey karşı fikir veya karşı parti her zaman hain, satan, yaramaz, sorunda kanından şüpheler var tezi üzerine kuruluyor. Her parti kendi tabanına buna inandırmaya çalışıyor. Özellikle partiden beklenti içinde olan taban bunu o kadar abartılı alıyor ki karşı fikir ve partiden olanın Hainliğinin belgelendiğini, memlekete sattığının belgeleri olduğunu söylemeye başlıyor. Oysa roller ve yerler değiştiğinde, yine yukarıda saydığım nakarat yer değiştirmekle tekrarlıyor bu kez daha önce sattı diyen satan yerine, vatansever olan da hain yerine geçiyor işte bu sorun bizim ülke olarak enerjimize boşa harcamamıza ve tüketmemize neden oluyor.

***

Yakın geçmişe baktığımızda görürsünüz ki; CHP Atatürkçülük ve özellikle laiklik anlayışına o kadar sarılmıştır ki, sanki laiklik sadece isimle her şeyi çözen bir slogan haline gelmiştir. Ama bir de bakıldı ki, laiklik diye diye nerdeyse toplumun %90’nına karşısına almış ve bakmış yol ve sloganda hata var hemen düzeltmeye gidilmeye çalışılmış başörtülü ve türbanlı bayanlar resimlerde videolarda yerini almaya başlamıştır.

***

MHP ye baktığımızda İslam ve Milli değerlere dayalı anlayışını şu ara nerdeyse CHP’nin bakışı ile aynı noktaya gelmiş gibi görülmektedir. Daha önceki doğrular şu ara AK Parti’ye muhalefet olsun diye nerdeyse inkâr noktasına gelmiştir. Başörtüsü düşmanı olan arkadaşları görmek bile mümkündür. Oysa ülkücüler geçmişte onun için canını vermişlerdir. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışında değişim açıkça görünmektedir.

***

Diğer taraftan İslam anlayışına dayalı siyaset yapan partilere baktığımızda geçmişte içindeki en büyük değer olarak tanıttığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ayrı parti kurup iktidar olunca, ne kanı nede sorgulanmayan bir yeri kaldı. Hadi ona geçtik, en son Saadet Partisi kongresi ve akabinde yaşananlara bakınca insanın kanı donuyor. Bence şu an gelecek vadeden liderlerden belki de ilk sıralarda olan Sayın Numan Kurtulmuş’un düştüğü duruma bakar mısınız? Hocam ne iş, nerde İslam ahlakı? Nerde o İslam terbiyesi almış gençlik? Menfaatler neyi gerektirirse o mu?

***

     Sonuç olarak, MHP’nin işaretini, solun sloganını, dinin temel değerlerini birleştiremez miyiz? Elbette birleşir, ama basit ve küçük hesaplarla yapılan siyaset ne ülkemizi nede partilerimize bir şey kazandırmıyor. Tabi ki burada esas görev devleti temsil eden iktidar partisine düşmektedir. Önce o önderlik yapmalı ve toplumsal uzlaşma ve toplumsal kalkınma adına ayrılıklar, farklılıklar da ki, ortak noktalarda buluşmalıyız

Ahmet BİLGE / www.gorelehurses.com