Hasan KAMİLOĞLU kamiloglu15@hotmail.com
23/09/2012 Espiye
, Görele
, Eynesil
belediye başkanları ile yemekte uzun uzun `çöplerden,
çöplüklerden` bahsettik. Tam yemekte konuşulacak konu. Üçü de
`ana sorunumuz çöp` dedi durdu. Sadece onların mı? Bütün
Karadeniz
`in ana sorunu çöp. Daha sonra Doğu`ya doğru ilerledik. Çöpler,
sahile dökülmüştü. Veya sahil ile yol arasına. Bazen yolun
deniz
tarafına değil de, diğer tarafına. Kimi yerde çöpü
yakıyorlardı. Ortalığı duman sarmıştı. Kimi yerde doğaya leş
gibi bir koku yayılmıştı. Fındıklı
ile Arhavi
arası... Arhavi
ile Hopa
arası... Yeşil mi yeşil, güzel mi güzel. Kartpostal gibi yerler.
Ama yol kenarları, deniz
kenarları hep çöplük. Karadeniz
`in çöp sorununu çözmek bu kadar mı zor? Karadeniz
`den Başbakanlar
çıktı. `Çöp manzaralarından` hiç rahatsız olmadılar mı? Bu
çağda, bu çöp yığınları gerçekten `ayıp.`
( Yavuz DONAT- 31.08.2005 Sabah
Gazetesi)
Çöp konusunda, Çavuşluya Çöp
Toplama Tesisi Yapımının yanlışını vurgulama konusunda çokça
yazdım... Dilim döndüğünce anlattım bulunduğum ortamlarda...
Ama konu Temcit Pilavı Misali habire ısıtılarak önümüze
konuluyor, Yok Aydınlar Beldesiydi , yok yine Çavuşluydu derken
yazmak kaçınılmaz oldu bu hususta...
Ama şahıslar olarak biz
neresindeyiz bu hususun... Ve üzerimize düşeni tam olarak
yapmışmıyız , yoksa haketmişmiyiz bazı şeyleri... Şüphelerim
yok değil... Umarım yanılıyorumdur...
Taaa 2005 yılında Yavuz DONAT
görmüş Karadeniz-Çöp açmazını...
Türkiye'de günde 65 bin ton katı atık
çıkıyor. Ortalama kişi başına 1 kilograma yakın katı atık
üretiyoruz. Japonya'da da benzer bir üretim söz konusu. Ancak
aramızda hem çöpün kalitesi, hem de toplama biçimi açısından
önemli farklar var. Bizim çöpümüzde organik madde çok
fazla. Sebze meyve kabukları ayrılmıyor, çöpün içine atılıyor.
Japonyada Çöplerin içinde organik madde yüzde 10'larda. Bizde
yüzde 60'larda.
Aslan yattığı yerden belli olurmuş derler.
Aslan yattığı yerden belli olur mu bilemem ama, insan yaşadığı
çevreden belli oluyor. Hepimiz biliyoruz ki, çevremizin yaşam
kalitesi büyük ölçüde, o çevrede yaşayan insanların tavır ve
davranışlarına bağlı oluyor. İnsan çevreyi belirlerken, çevre
de insanı belirliyor. Hani, “arkadaşını söyle, nasıl
bir insan olduğunu söyleyeyim” derler ya, bunun yerine
“çevreni göster, nasıl bir insan olduğunu söyleyeyim” dense,
daha doğru olur diye düşünüyorum. Çevre ve insan sürekli
bir etkileşim içindeler. Son yıllarda çevre duyarlılığı
giderek artmasına karşın, duyarlığın artışı, çevrenin
kirlenme ve yok oluş hızına yetişemiyor bir türlü.
Gezegenimizin geçmişte olmuş, günümüzde
devam eden ve gelecekte devam etmesi olası çevre felaketleri
hakkında, herkesin az ya da çok bir fikri var. Yeryüzünün dört
bir köşesinde yaşanan garip iklim değişiklikleri, delik deşik
olmaya başlayan ozon tabakası ve sera etkisi, kirletilen,
verimsizleştirilen adeta kısırlaştırılan topraklar ve vahşi
çöplükler, çöplüğe dönüşen kentler biliniyor. Bilinmesine
biliniyor da sorunu kökten çözecek, hızlı yok oluşu durduracak
bir şeyler yapılmıyor, ya da yapılamıyor. Tek tesellimiz doğanın
kendini yenileme yeteneğinin olduğunu bilmemiz. Böyle
düşündüğümüzde içimize biraz su serpiliyor. Aynı
iyimserlikle, sera etkisinin azalarak dünyanın bölgesel iklim
normallerine kavuşması için uluslararası ve devletler üstü
irili ufaklı kimya ve petrol şirketlerinin kontrol altına
alınmasının mümkün olabileceğini de düşünerek umudumuzu
güçlendirebiliriz. Ancak, bu kendiliğinden olmaz. Umudumuzun
güçlenmesi için çalışmamız toplumda çevre duyarlılığını
yükseltmemiz gerekiyor.
Neticede çöpü üreten ve derelere,yol
kenarlarına döken biziz. Bu işin çözümü oldukça çetrefilli
ve pahalı olduğundan yöneticiler ister istemez işin kolayına
kaçarak işi ucuza halletme yolunu seçebilmektedirler.... Bu
işlerde yöneticilere (işin çözümü bizi rahatsız edince)
dur! Niçin burası da orası değil? Demek te bizim açımızdan
kolaycılıktır.
Günümüzde Belediyeler Milyon TL lere varan
borç yükü altındalar. Çöp sorununu çözemeyecekleri
aşikardır.. Kaymakamlıklarca dağıtılan yakacak, yiyecek
yardımları 10 yıldır bir fon altında toplansaydı şimdiye değin
81 vilayetten en az 30 unun çöp sorunu Batılı Ülkeler düzeyinde
çözüme kavuşurdu.. (Tabiki bu yorumu yaparken dağıtılan
yardımların gerçek ederlerini bilmiyoruz sadece tahminde bulunarak
30 dedik, belki 50 sinde çözülürdü çöp sorunu).
Tokyo da halen faal olarak çalışan 18 tane
çöp yakma tesisi var , bu tesisler elektrik üretiyor ve çevreye
zarar vermiyor... Bizde ise bazı şehirlerimizde bulunan çöp yakma
tesislerinin bırakın elektrik üretmesini fazla elektrik sarfiyatı
oluyor diye filtreleri çalıştırılmıyor ve havaya zararlı
gazlar yayıyor.
Bu günden tezi yok yaşadığımız çevrelerde
Belediyelerimizi geri dönüşüm konteynırları kurmaya zorlamalı
ve çöplerimizi ayrı ayrı poşetleyerek bu işe bir ucundan
başlamalıyız....
Bizler duyarlılığmızı gösterdiğimiz oranda
yöneticilerimiz davranışlarımıza pek fazla duyarsız
kalamazlar...
Yoksa çöplük Çavuşlu ile Aydınlar arasında
daha çok gider gelir...
Çöplüğün bizden ırak yerlere kurulması da
çözüm değildir netice de oralarda da bizim insanlarımız
yaşamaktadır...
Önümüz de Belediye seçimleri var... Her
birimiz adaylardan çeşitli yardım taleplerini bir kenara bırakarak
çöp işinin Gelişmiş Ülkelerde ki gibi çözümünü
istemeliyiz... Yoksa gerisi “ Laf ü Güzaf” tır.
Sitemizde yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir. Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır. Köşe yazılarından ve yazılan yorumlardan www.cavuslu.org hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
|