16/02/2012
ABD`nin
ve AB`nin Türk Düşmanlığı
ABD’NİN
VE AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSUNUN TÜRK DÜŞMANLIĞI VE SEVR HEDEFLERİNİN
KANITLARI
BAYRAM
DEĞİL; SEYRAN DEĞİL
STRATEJİK
MÜTTEFİKLERİMİZ BİZİ NEDEN PARÇALIYOR?
Alman
eski başbakanı Schmidt ABD’nin Türkiye’yi parçalamak istediğini bir kaç kez
tekrarladı, Phoenix kanalında ünlü sunucu Sabine Christiansen’in programına
katılan Schmidt çok kesin konuştu[1]. Başka toplantılarda da aynı sözlerini
tekrarlayan Scmidt, hiç olmazsa dürüst davranmakta ve gerçekleri dile
getirmekte.
Amerikan
Silahlı Kuvvetler dergisinde ilk kez yayınlanan Türkiye’nin parçalanmış
haritaları zaten gayet normalmiş gibi tüm sitelerde ve pek çok basın
kuruluşunda geleceğin haritaları olarak yayınlanmaya başlandı. ABD dışişleri
bakanı Condi Rice içlerinde Türkiye’nin de olduğu 24 ülkenin sınırlarını
değiştirmeyi planlayan Büyük Ortadoğu Projesinin başladığını ve hızla sonuca
varacaklarını açıkladı. Bu planın bir parçası olarak İsrail sudan sebeplerle
Lübnan’a saldırıp, 10 bine yakın sivil masum insanı katletti ve soykırım yaptı!
Bunu takiben Kuzey Iraktaki Kürtlerin ABD'li danışmanı Galbraith ‘Türkiye
bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını engelleyemeyecek, Kürdistan’ın
kurulması kaçınılmaz’ dedi. Bunların hepsi resmi açıklamalardır. Bu koşullarda
bizim yöneticilerimiz Lübnan’a, İsraili korumak ve Hizbullahla karşı karşıya
kalmak için asker gönderme peşinde. Türk tarihinde hiç bir zaman, bir yönetim
kendi ülkesine karşı bu kadar acımasız ve ihanet içinde olmadı. Bizi parçalamak
isteyen bir projenin eşbaşkanlığını yapıyoruz ve bizi parçalamak isteyen
güçlere destek olsun diye Türk Silahlı Kuvvetlerini, George Soros’un istediği
gibi ‘kanlarını pazarlamak için’ ön saflara gönderiyoruz. Halbuki Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yapması gereken, Barzani’nin ve Kuzey Iraktaki Kürdistan
kuracağını söyleyen unsurların tepesine binmektir; çünkü Kuzey Irakta’ki bir
Kürdistan bizim kırmızı çizgimizdir, kabul edilemez!
Peki
bize dostmuş gibi davranan Almanlar ve Avrupalılar daha mı farklıdırlar, ne
istemektedirler? Başbakan Schmidt Kürtler ve Kürdistan hakkında daha mı farklı
düşünmektedir? Onların Türkiye ile ilgili yaklaşımları soğuk savaşın bittiği
1991’den sonra ne olmuştur? Avrupa Birliği Parlamentosu Türkiye ile ilgili ne
kararlar almıştır bir onlara bakalım.
Hüseyin
Mümtaz’ın bir yazısından alıntı yaparsak, ek protokolle birlikte yakın bir
gelecekte Türkiye’den son istenenlerin özeti şunlardır:
-TSK,
sadece askeri konularda, o da hükümetin izniyle konuşabilecek.[2] (Türk Silahlı
Kuvvetlerinin tasviyesinin ilerleyen adımları!)
-Milli
güvenlik stratejisinde, özellikle komşu ülkelerle ilişkilerde, TSK söz sahibi
olmayacak. (MGK’nın ve TSK’nın ülke yönetiminden tam tasviyesi)
-Hakim
ve savcılar Türk değil, Avrupa hukukuna göre karar verecek. (Türk Hukuk
Sisteminin Tasviyesi ve AB’nin hukuk boyunduruğuna girmemiz. Arkasından bizzat
terörle mücadele etmiş TSK’nın emekli ve aktif paşalarının ve subaylarının
müebbet hapisle ve terör suçuyla yargılanması gelecek)
-AİHM’in
tüm kararları zamanında ve tam uygulanacak. (AB mahkemelerini ve iradesini
Türkiye’ye uygulayarak tam tahakküm ve sömürgeleştirme zihniyeti)
-Güneydoğu’daki
askeri operasyonlar sınırlandırılacak.(Kuzey Kürdistan devletine ve Kürtçü
terörist gruplara iç isyan için zemin hazırlanması)
-Kürt
sorunu diyalog dahil kapsamlı gelişmelerle çözülecek. (Diyalogla kastedilen
elimizle bize ülkemizi parçalattırıp, Kuzey Kürdistan’ın kurulmasını sağlamak)
-Koruculuk
kaldırılacak. (Hedefleri terörü ve Güney Doğudaki Kürt egemenliğini arttırmak)
-Mayınlı
bölgeler temizlenecek.(Bu bölgeler İsrail şirketleri tarafından ve Büyük İsrail
planı için temizlenecek)
-TCK
301 başta, ifade özgürlüğü ile ilgili maddeler AB standartlarında olacak.
Mesela, Ermeni soykırımı olmadı demek suç sayılacak. (Ermeni soykırımının
Türkiye’de de kabulü için zemin hazırlanıyor, ardından Ermenilere toprak
verilmesi soykırım tazminatı olarak gelecek, daha sonra da Kürt, Rum Pontus,
Helen soykırımları da sırada; bunlar için de sistematik toprak talepleri
gelecek)
-Terörle
Mücadele Yasası’yla özgürlükler kısıtlanmayacak. Yani bölücülük, örgüt
propagandası serbest olmaya devam edecek. (Pek çok bölücülük faaliyeti AB ve
ABD tarafından Türkiye’ye pompalanacağı için, bölücülük suç olmaktan çıkıyor)
-Gayrı
Müslim azınlıkların kilise, mülkiyet, eğitim sorunları giderilecek. Türk
vatandaşı veya değil, tüm papazlara oturma ve çalışma izni verilecek.
Kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri tüm mülkler azınlık vakıflarına
devredilecek. (Misyonerlik faaliyetlerinin hızla doruğa çıkmasıyla, planlanan
yönetici bir protestan sınıf oluşturuması, bu 2050’ye kadar İstanbul nüfusunun
% 5-10’u arasında planlanmıştı, misyonerlik Anadolu’ya da yayılacak)
-Papaz
Okulu, bizim yasalarımıza göre değil, imtiyazlı ve uluslararası keşiş okulu
olarak açılacak. (İstanbul’da Bizansın inşaa planlarının ilk adımları)
-Gökçeada
ve Bozcaada’daki Rum azınlığın tüm istekleri karşılanacak. (Bu bölgelerin
gelecekte işgalinin önü açılıyor)
-Alevi
vatandaşlarımıza statü ve temsil hakkı verilecek. (Türkiye’yi alevi-sunni,
Türk-Kürt, laik-anti laik çatışması noktasına getirmeyi planlayan parçalama ve
atomize etme hareketi, Sevr’dekinden daha fazla parçalara bölmeyi düşünüyorlar)
-Kürtçe
radyo-tv yayınlarında hiçbir sınırlama olmayacak. (Kürdistanın geliştirilmesi
için onlara sınırsız kültür yayma hakkı)
-Türkçe
dışındaki dillerin öğrenilmesi teşvik edilecek. (Kendi ülkelerinde başka dil
konuşmayan İngiliz, Alman ve Fransızlar bizim Türkçe’den arınmamızı, başka
diller öğrenmemizi istiyorlar)
-Azınlıkların
(Kürt kökenli vatandaşlarımız) korunmasında, sadece bizim değil, bazı AB üyesi
ülkelerin bile imzalamadığı, imzalayanların ise uygulamadığı Azınlıkların
Korunması Sözleşmesi, en iyi şekilde uygulanacak. (Süryani, Keldani vb. bir
sürü azınlık yaratılacak ve bu azınlıkların kültürel hakları pompalanacak,
böylece Türkiye daha fazla atomize edilecek)
-İyi
komşuluğu etkileyecek hareket ve tehditlerden kaçınılacak. Yani Ege’de Yunan
isteklerine evet denilecek. (Yunanistan’ın 12 mil gibi her isteğine
boyun eğilip Ege denizinde balık bile tutamayacağız, tüm Ege Yunanlılara
verilecek; böylece Ege bölgesinin kendini savunma imkanı ortadan kaldırılacak)
-Ermenistan
sınırı açılıp, diyalog kurulacak. (Ermenistan’a yeni yollar açılıp
İngilizler’in satın almakta oldukları Artvin üzerinden Karadeniz’e açılıp, Van,
Ardağan üzerinden toprak verlmesi sağlanacak)
-Uluslararası
Ceza Mahkemesi kabul edilecek. (Bu yasa ile TSK tamamen tasviye edilip tüm
komutanlar ve üst rütbeli subaylar müebbet hapisle sivil mahkemelerde
yargılanacaklar ve Türkiye’nin ulusal güvenliğini savunmak suç olacak, TSK ne
iç, ne de dış düşmanla baş edemeyecek, ABD bildiğiniz gibi bu mahkemeleri kabul
etmemektedir)
-Ve
Türkiye’nin güvenlik ile dış politikası tamamen AB’ye endekslenecek. “ (Bu son
madde altın vuruş, tüm güvenlik politikalarınız AB’ye endekslenirse, TSK’nın
tam tasviyesi, Jandarmanın kaldırılması, AB kontrollü küçük bir polis gücünün
Türkiye’de tam hakimiyeti ardarda gelecek)
İsterseniz
konuyu biraz daha derinleştirip, içine girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği
Parlamentosu Türkiye ile ilgili 1991’den itibaren ne kararlar almış onu bir
irdeleyelim[3]:
--------------------------------------------------------------------------------
AVRUPA
BİRLİĞİNİN SEVR PLANLARI
1.
KONU:
Azınlıkların
durumlarına ilişkin olarak;
AB
Parlamentosu 22.12.1993 Tarihli Kararı:
"TÜRK
Devletinin bütünlüğü, yalnızca Kürtlerin kendi dillerini kullanma ve öğrenme
hakkıyla ve gelenek ve göreneklerinin varlığını sürdürmesiyle, fakat aynı
zamanda uygun düzeylerde idari özerklikle de uyumlu olabilmelidir."
Tercümesi
(Ü. Sayın) : AB parlamentosu aslında Türk devletinin anayasasında yazan
bölünmez bütünlük diye bir kavramı tanımamaktadır. Ancak Kürtlere kendi
kültürlerini kendi topraklarında yaşama özgürlüğü verilirse kalan toprakların
bir kısmında Türkler kendi bütünlüklerini sağlayabilirler, aynı SEVR’deki gibi.
AB
Parlamentosunun 24.10.1996 Tarihli Kararı:
1)
"AVRUPA Parlamentosu, Dünya'nın her tarafındaki milyonlarca Ortadoks
Hristiyan için, Konstantinopolis'teki (dikkat ediniz! İSTANBUL yerine bu isim
kullanılmıştır) Patrikhanenin, önemini göz önünde bulundurarak, TÜRK
yetkililerinin Ekümenik Patrikhanenin tam olarak korunması konusundaki
yükümlülüklerinin farkında olarak, Ekümenik Patrikhanenin ve diğer dinsel
yerlerin binalarının korunması yönünde, gerekli önlemleri alması için, TÜRK
yetkililerine çağrıda bulunur."
Tercümesi
(Ü. Sayın): 1. Biz aslında Türkiye’den ayrı bir Konstantinopolis istiyoruz.
2.
Bu Konstantinopolis içinde de Vatikan benzeri bir Ekümenik patrikhane
istiyoruz. Bu patrikhane bir devlet olarak tüm dünyadaki Ortodoksları
yönetecektir.
(2)
"AVRUPA Parlamentosu, Patrikhaneye doğrudan bağlı olan HEYBELIADA Ruhban
Okulunun derhal yeniden açılması çağrısında bulunur."
AVRUPA
Parlamentosu Komisyonu, HEYBELİADA Ruhban Okulu'nun yeniden faaliyete
geçirilmesi konusunda yaptığı açıklamada; "Ancak Hristiyan Kiliseleri,
özellikle mülkiyetle ilgili olarak, zorluklarla karşı karşıya bulunmaya devam
etmektedir. HEYBELİADA'daki Ortodoks Ruhban Okulu'nun 1971 yılında kapatılması
konusunda bir ilerleme bildirilememiştir. Çeşitli kiliselerin yasal
statülerinin tanınmamış olması, dini "personelin"" TÜRKİYE'ye
erişebilmesi de dahil olmak üzere, bazı kısıtlamalar yaratmaktadır."
demektedir.
Ayrıca,
aynı gün "İMF ve Dünya Bankası tarafından finansal destek sağlanmış ve
yeni ekonomik planın uygulanma boyutuyla ilgili önemli sayıda yasa 2001 yılının
ikinci çeyreğinde hızlı bir biçimde kabul edilmiştir. Bu reformların amacı
krizin aşılması ve AB üyeliği için ekonomik kriterlerin yerine getirilmesine
yardımcı olmaktır." şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Tercümesi
(Ü. Sayın) : Biz Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasını ve Osmanlı dönemindeki
ajanlık ve misyonerlik faaliyetlerini yürütmesini istiyoruz. Siz de bu bir
hristiyan klübü olan Avrupa Birliğinin tüm dinsel yaptırımlarına hizmet etmek
zorundasınız, aynı SEVR’deki gibi.
Avrupa
Komisyonu 08.11.2000 Tarihli Raporunda:
"HEYBELİADA'daki
Ruhban Okulu'nun kapalı kalması konusu da dahil olmak üzere, 1923 LOZAN
Antlaşması kapsamında olsunlar olmasınlar, Müslüman olmayan tüm kesimlerin
somut taleplerinin, gerektirdiği gibi incelenmesi gerektiğini"
belirtmektedir.Tercümesi:
Aslında kusura bakmayın bizim LOZAN’ı falan da diğer maddelerde göreceğiniz
gibi taktığımız yok, ama müslüman olmayanların özel eğitimi ve ajan
faaliyetlerinin yeniden inşaa edilmesi ile ilgili Ruhban Okulu mutlaka
açılmalıdır.
YUKARIDAKİ
MADDELERE KARŞILIK GELEN SEVR KARARLARI:
Madde
36: ....Sözleşmelerin hükümlerine, özellikle soy, din ve dil azınlıklarının
haklarına dürüst bir biçimde saygı göstermekte kusur ederse..
Madde
72: Soy, dil ve din azınlıklarını da içeren ve halkın bütün kesimlerinin
oransal temsilini sağlayacak nitelikte bir seçim sistemiyle, yerel bir
Parlamento kurulacaktır.
Madde141
: TÜRKİYE, TÜRKİYE'de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olmak, dil
soy ya da din ayrımı yapılmaksızın, yaşamlarını ve özgürlüklerini korumayı, tam
ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir.
TÜRKİYE'de
oturan herkes, her inancın, dinin ya da mezhebin gereklerini, ister açıkta,
ister özel olarak özgürce yerine getirme hakkına sahip olacaktır.
Madde
147 : Soy, din ya da dil azınlıklarından... ...bağımsız olarak ve Osmanlı
makamları hiçbir biçimde karışmaksızın, giderlerini kendileri ödemek üzere, her
türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ya da sosyal kurumlar, ilk, orta ve yüksek
okullarla, başka her çeşit öğretim kurumları (Buralarda kendi dillerini özgürce
kullanmak ve kendi dinlerini özgürce uygulamak hakkında da sahip olarak...)
kurmak, yönetmek ve denetlemek konularında eşit hakka sahip olacaklardır.
2.
KONU :
Sözde
KÜRDİSTAN'ın kurulması faaliyetlerine ilişkin olarak;
17.09.1992
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"TÜRK
Güvenlik Güçleri, 1992 yılında 205 kişiyi yargılamadan idam etmiştir.
TÜRKİYE'nin güneydoğusunda sürmekte olan olağanüstü hal, derhal kaldırılmalı;
TÜRKİYE'deki Kürt sorunu ile ilgili olarak, bir uluslararası konferans
düzenlenmelidir."
Tercümesi:
Türk Silahlı Kuvvetleri sürekli Kürtlere işkence ve soykırım yapmaktadır. Biz
ise Kürt devletinin kurulması için Avrupa Birliği olarak her türlü desteği
vereceğiz. PKK’yi ve Kürtçüleri, Barzaniyi ve Kürtçü aşiretleri terörist olarak
tanımıyoruz. Onlar AB nezninde işgal altında bulunan vatanları için çarpışan
birer gerilladır, terörist değil! Bu nedenle Avrupa Birliği PKK isimli örgüte
ve Kürtçülere karşı yürütülen tüm faaliyetleri ve Türklerin Yurt savunması
dediği şeyi katliam olarak niteliyoruz... Aynı SEVR’deki gibi Türklere pek çok
soykırım atfediliyor.
22.12.1993
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"TÜRK
Devletinin bütünlüğü, yalnızca Kürtlerin kendi dillerini kullanma ve öğrenme
hakkıyla ve gelenek ve göreneklerinin varlığını sürdürmesiyle, fakat aynı zamanda
uygun düzeylerde idari özerklikle de uyumlu olabilmelidir."
18.01.1996
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"Kürt
vatandaşlarının TÜRKİYE içinde bir tür kültürel özerklik elde etmeleri için,
barışçıl yollardan çaba gösterme haklarını tanır."
10.06.1996
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, TÜRK yetkililerden TÜRKİYE'de bulunan tüm kürtlerin haklarını
tanımasını ister."
19.06.1996
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, TÜRK Silahlı Kuvvetlerinin sürdürdüğü Askeri Operasyonlardan ve
Kürdistan'daki (Güneydoğu Anadolu Bölgemize Kürdistan diyor!) anlaşmazlığa
barışçıl bir çözüm bulma yollarını aramayı reddetmesinden büyük kaygı
duyar."
20.06.1996
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, çıkmazı aşmak ve sorunun barışçıl biçimde siyasi bir çözüme doğru
gidebilmesi için, ülkenin güneydoğusundaki askeri operasyonları durdurması ve
tüm Kürt örgütlerle görüşmelere başlaması için TÜRK Hükümetine çağrıda
bulunur."
19.09.1996
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, T ÜRKİYE'nin Kuzey IRAK'ta bir güvenlik bölgesi yaratma niyetini
mümkün olan en sert terimlerle reddeder ve bu girişimi ciddi bir uluslararası
hukuk ihlali olarak değerlendirir. TÜRKİYE'yi bu plandan vazgeçmeye ikna etmesi
için, AB Konseyi'ne çağrıda bulunur."
17.09.1998
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, TÜRKİYE'nin Kuzey IRAK işgalini lanetler ve PKK terörizmiyle
başetme ihtiyacının milletlerarası sınırların ihlal edilmesini haklı
kılmadığını düşünür." " Kürt kimliğinin yasal olarak tanınarak,
PKK'nın ateşkes çağrısına uyulması isteniyor ve TÜRK Ordusunun, Kuzey IRAK'a
girmesi işgal olarak tanınmakta ve lanetlenmektedir."
Avrupa
Parlamentosu Genişleme Grubu'nun 10.02.2000 Tarihinde Hazırladığı "TÜRKİYE
ve Avrupa Birliği ile İlişkiler" Raporundan Aynen:
(1)"AB
kurumlan, TÜRK Hükümetinden Kürt halkına uyguladığı baskılara siyasi bir çözüm
bulmasını ister."
(2)
(AVRUPA) Parlamentosu, "15 OCAK 1998 tarihli kararıyla, bu sorunun çözümü
için uluslararası düzeyde girişimde bulunması için AVRUPA Birliği'ne çağrıda
bulundu ve Konsey'e ve üye devletlere de Kürtlere karşı insan hakları ihlalleri
sorununu Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Komisyonu'nda gündeme getirmeleri
çağrısını yaptı."
(3)
"TÜRKİYE'nin AVRUPA Birliği'ne üyeliği görüşüyle bir plan doğrultusunda
KOPENHAG Kriterlerini yerine getirecekse, Kürt sorununun çözüme
kavuşturulmasının hayati önemde olduğunu vurguladı."
15.11.2000
Tarihli Kararı:
AVRUPA
Parlamentosu, TÜRK yetkililerine, Kürt toplumunun siyasi temsilcileriyle,
özellikle de ülkelerinin güneydoğusundaki kentlerin belediye başkanlarıyla
diyaloga girmeleri çağrısında bulunur."
Yukarıdaki
maddelerin tercümesi: Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin güney doğusunu KÜRDİSTAN
olarak tanımaktadır. Türk Ordusunun PKK terörizmine veya ülkenin bölünmez
bütünlüğünü korumaya karşı yaptığı her eylem katliam, soykırım ve işkencedir.
Türk Ordusu gerilla savaşı yaparak ülkelerini savunmakta olan Kürt halkına
karşı yaptığı bu savaşı sonlandırıp, doğu ve güney doğu Anadolu’yu terkedip, bu
bölgeleri Kürtlere bırakmalıdır ve Kürtlerin böylece kendi kültürlerini
gerçekleştirmelerini sağlamalıdır. Türk Ordusu Kuzey Irak’a ülkesini savunmak
ve teröristlerle mücadele etmek için bile giremez! Yani kısacası Avrupa Birliği
Parlamentosu aslında Türkiye’nin parçalanmasını ve Doğu’da bir Kuzey Kürdistan
kurulmasını istemektedir, aynı SEVR’deki gibi!
KÜRDİSTANLA
İLGİLİ KARARLARIN SEVR KARŞILIGI
Madde
62 : FIRAT'ın doğusunda, ileride saptanacak ERMENİSTAN'ın
güneyinde................. saptanan SURİYE ve IRAK ile
TÜRKİYE sınırının kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün bulunduğu bölgenin yerel
özelliğini, işbu antlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak altı ay içinde
ISTANBUL'da toplanan ve İNGİLİZ, FRANSIZ ve İTALYAN Hükümetlerinden her birinin
atadığı üç üyeden oluşan bir Komisyon hazırlayacaktır.............. ...... bu
plan Süryani ve Geldaniler ile bu bölgelerin içindeki öteki etnik ve dinsel
azınlıkların korumasına ilişkin tam güvenceleri de kapsayacaktır...
Madde
63 : Osmanlı Hükümeti 62. Maddede öngörülen komisyonlardan birinin yada
ötekinin kararlarının, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul
etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden yükümlenir.
Madde
64 : İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Maddede
belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun
TÜRKÎYE'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti
Konseyine başvururlarsa ve Konseyde bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu
görünüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı TÜRKİYE'ye salık verirse,
TÜRKİYE bu öğütlemeye (Tavsiyeye) uymayı ve bu bölgeler üzerinde bütün
haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi şimdiden yükümlenir.Bu
vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devleterle TÜRKİYE arasında yapılacak
özel bir sözleşmeye konu olacaktır. Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği
zaman, KÜRDİSTAN'ın şimdiye dek MUSUL İlinde kalmış kesiminde oturan Kürtlerin,
bu Bağımsız Kürt Devletine kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik
Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.
3.
KONU:
YUNANİSTAN'ın
topraklarının AB'nin koruması altında olması hususlarına ilişkin olarak;
15.02.1996
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
"TÜRKİYE'nin
AVRUPA BiRLİĞİ'nin bir üye devleti olan YUNANİSTAN'in egemenlik haklarını
tehlikeli bir biçimde ihlal etmesinden ve EGE'deki askeri gerginliğin
artmasından ciddi biçimde kaygı duymaktadır. YUNANİSTAN'ın sınırlarının, aynı
zamanda AVRUPA BiRLİĞİ'nin dış sınırlarının parçası olduğunu vurgular."
(AVRUPA
Parlamentosu, Doğu EGE'de KARDAK Adası ile ilgili olarak, TÜRKİYE'nin proaktif
askeri operasyonlarından kaygı duymaktadır. KARDAK adası; 1923 yılındaki LOZAN
Antlaşması, 1932 yılında İTALYA ve TÜRKİYE arasındaki protokol ve 1947 PARİS
Antlaşmasına göre, Oniki Adalar grubuna dahildir ve 196O'lı yıllardaki TÜRK
haritaları bile bu adaları, Yunan toprağı olarak göstermektedir.)
17.09.1998
Tarihli AB Parlamentosu Kararı:
AVRUPA
Parlamentosu, TÜRKİYE'den "EGE'deki, özellikle KARDAK adasına ve kıta
sahanlığının sınırlarının belirlenmesine ilişkin olarak, farklılıkların
giderilmesine çalışılmasında uluslararası hukuk ilkelerine saygı
gösterilmesini" istemektedir.
YUNANİSTANLA
İLGİLİ KARARLARIN SEVRDEKİ KARŞILIĞI
Madde
84 : .... TÜRKİYE, eski Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa kıtasında ve işbu
Antlaşma ile saptanan TÜRKİYE sınırları ötesindeki bütün haklarından ve
sıfatlarından YUNANİSTAN yararına vazgeçer.
Madde
122 : TÜRKİYE, şimdi İTALYA'nın işgalinde bulunan EGE Denizi adaları ile
bunlara bağlı adacıklar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İTALYA
yararına vazgeçer.
Madde
84 : .... TÜRKİYE, eski Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa kıtasında ve işbu
Antlaşma ile saptanan TÜRKİYE sınırları ötesindeki bütün haklarından ve
sıfatlarından YUNANİSTAN yararına vazgeçer.
Madde
122 : TÜRKİYE, şimdi İTALYA'nın işgalinde bulunan EGE Denizi adaları ile
bunlara bağlı adacıklar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İTALYA
yararına vazgeçer.
4.
KONU :
KIBRISLA
İLGİLİ KARARLAR
06.10.1999
Tarihli Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, TÜRK Yetkililerinin KIBRIS konusunda ilgili BM kararlarının
kabulü ve uygulanması temelinde ve (KIBRIS'ın) AVRUPA Birliği'ne katılması
konusundaki görüşmelerin kesintisiz bir biçimde sürdürülmesinden bağımsız
olarak, siyasi bir çözüm bulunmasına bir kez daha aktif bir biçimde katkıda
-bulun masını istar,"
Avrupa
Parlamentosu Genişleme Grubu'nun 10.02.2000 Tarihinde Hazırladığı "TÜRKİYE
ve Avrupa Birliği ile İlişkiler" Raporundan Aynen:
"TÜRKİYE,
KIBRIS Cumhuriyeti topraklarının %37'sini, yasa dışı bir biçimde işgal
etmektedir. Genişleme süreci 31 MART 1998 tarihinde başlatılmıştır ve 10 KASIM
tarihinde de aralarında KIBRIS'ın da bulunduğu ilk ülke grubu ile katılma
görüşmeleri başlamıştır. Üyelik, adanın tümünü kapsamalı ve adayı bölen
anlaşmazlığa barışçıl bir çözümün bulunmasıs ürecini hızlandırılmalıdır."
25.10.2001
Tarihli Kararı:
AVRUPA
Parlamentosu, KIBRIS sorununa kapsamlı ve tatmin edici bir çözüm aramada süren
tıkanıklık, sürmekte olan çabalan zayıflatarak genişleme sürecini ciddi bir
biçimde aksatacak niteliktedir...
Tercümesi:
Türk Ordusu Kıbrısı işgal etmektedir. Hemen Kıbrıstan çekilmeli ve Kıbrısı
tamamen Yunanlılara bırakmalıdır. Zamanla nasıl olsa biz Avrupa Birliği olarak
orada kalan Türkleri ya assimile ederiz ya da kovarız. Türkiye Kıbrısla ilgili
tüm haklarından vazgeçmelidir aynı SEVR’deki gibi.
KIBRISLA
İLGİLİ KARARIN SEVR KARŞILIĞI:
Madde
116 : TÜRKİYE, bu adanın Padişah'a ödenen vergiye olan hakkını da içermek
üzere, KIBRIS üzerinde ya da KIBRIS'a ilişkin bütün haklarından ve
sıfatlarından vazgeçer.
5.KONU
ERMENİ
iddialarına ilişkin olarak;
15.11.2000
tarihli AB Parlamentosu Kararı:
(1)
AVRUPA Parlamentosu, 1980'li yıllardan beri 1915-1917 olaylarını Birleşmiş
Milletlerin 09 ARALIK 1948 tarihli kararındaki "Soykırım" olarak ilan
etti ve TÜRK Hükümetinin bunu kabul etmesini istedi; TÜRKİYE'nin bu olguyu
reddetmesinin AVRUPA Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıkladı.
(Burada
sözde Ermeni Soykırımının kabul edilmesinin Avrupa Birliğine girmek için kesin
şart olduğundan bahsediliyor!)
Tercümesi:
Türkler Ermenileri 1915’de katletmişlerdir, biz Avrupa Birliği Parlamentosu
olarak buna inanıyoruz, zaten kanunlarımıza geçirdik. Zaten aksini iddia
edenleri de hapis cezasına çarptırıyoruz. Kızılderileri katleden ya da 200 yıl
zencileri köle olarak kullanan ABD’yi, Cezayirlileri katleden Fransayı,
Türkleri-Çingeneleri-Yahudileri ve tüm Avrupa’yı katleden Almanları, tüm
dünyayı sömürge haline getirip Hindistandan-Uzak Doğu’ya kadar her yerde halkı
katleden İngilizleri, vb. katliamcıları görmüyoruz, çünkü bizim kanunlarımız
tek taraflı çalışır. Bu Ermeni soykırımının bedeli Türkiye’den toprak ve
tazminat talebidir. Eğer soykırımı tanımazsanız hiç bir şekilde Avrupa
Birliğine girmek için bile müzarekerelere başlamayız. Bunun arkasından Kürt,
Helen, Rum Pontus, Süryani soykırımlarının geleceğini de her halde
anlamışsınızdır, ama biz yumuşak yumuşak sizi alıştırıyoruz, canınız çok
yanmasın diye! Aynı SEVR’de olduğu gibi!
ERMENİLERLE
İLGİLİ KARARIN SEVR KARŞILIĞI
Madde
142 : ....Osmanlı Hükümeti savaş süresince TÜRKİYE'de yapılan topluca
öldürmeler sırasında, kişilere verilen zararları en geniş ölçüde karşılamak
için, 1 KASIM 1914'den beri herhangi bir soydan ya da dinden olursa olsun,
ortadan yok olmuş, zorla götürülmüş, gözaltı (enterne) edilmiş ya da
tutuklanmış kişilerin aranması ve kurtarılması için kendisinin ve Osmanlı
Makamlarının tüm desteğini sağlamayı yükümlenir.
Madde
144 : ...Osmanlı Hükümeti, 1 OCAK 1914 'den beri topluca öldürülme korkusuyla
ya da başka herhangi bir zorlama yüzünden, yurtlarından kovulmuş, Türk soyundan
olmayan Osmanlı uyruklarınn (öncelikle Ermenilerin) yurtlarına dönüşlerini ve
yeniden işlerine başlayabilmelerini, olabildiği ölçüde kolaylaştırmayı resmen
yükümlenir.
6.KONU
:
Mali
hususlara ilişkinolarak;
Avrupa
Komisyonu 08.11.2000 Tarihli Raporunda:
(1)
AVRUPA Birliği, devlet yetkilerinin merkezi idareden mahalli idarelere devrini
savunmakta ve bu amaçla mahalli idareler reformu yasa tasarısının kabulünü
istemektedir; "Merkezi idarenin mahalli yönetim üzerindeki denetimi güçlü
olmaya devam etmektedir. Daha öte bir ademimerkeziyetçiliği amaçlayan ve halen
bakanlıklar arasında görüşülmekte olan mahalli yönetime ilişkin yasa taslağının
kabul edilmesi beklenmektedir."
2)
AVRUPA Komisyonu, TÜRKİYE sendikacılık hareketinin, "Mezarda
Emeklilik" olarak nitelendirdiği ve "Sosyal Güvenlik Reformu"
adı altında sürdürülen uygulamaları da desteklemekte ve bunlara acilen ihtiyaç
olduğunu belirtmektedir.
AB
Parlamentosunun 25.10.2001 Tarihli Kararı:
"AVRUPA
Parlamentosu, Ülkeyi finansal krizden çıkarmak için gerekli olan ekonomik
reformların uygulanmasında TÜRK Hükümeti 'tarafından yapılan girişimleri
memnuniyetle karşılar; ekonomiye istikrar kazandırmak için gerçekleştirilen bu
çabanın ürünlerini vermeye başladığına inanır."
13.11.2001
Tarihli Kararı:
Ayrıca,
aynı. gün "IMF ve Dünya Bankası tarafından finansal destek sağlanmış ve
yeni ekonomik planın uygulanma boyutuyla ilgili önemli sayıda yasa 2001 yılının
ikinci çeyreğinde hızlı bir biçimde kabul edilmiştir. Bu reformların amacı
krizin aşılması ve AB üyeliği için ekonomik kriterlerin yerine getirilmesine
yardımcı olmaktır." şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Tercümesi:
Tüm ekonominizi IMF ve Dünya Bankası aracığıyla esir aldık. Tarımınızı ve
hayvancılığınızı çökerttik. Tüm ekonominiz bizim elimizde. Tüm stratejik
kurumlarınızı satın aldık. Ekonominizi yok ettik. IMF’ye 300 milyar dolar
borcunuz var ve artık bir kölesiniz. Sizi daha iyi köleleştirmek yolunda AB’ye
gireceğinizi söyleyerek siz bir havuç gösterip kandırıyoruz. Aslında sizi
parçaladıktan ve Konstantinopolis’i kopardıktan sonra size çok SEVR’den çok
daha ağır yaptırımlar uygulayıp Türkleri Anadolu’dan atacağız. Güney Doğu’da
bir Kürdistan, Güneyde bize bağlı kantonlar, Doğu’da bir Ermenistan,
Karadeniz’de bir Rum Pontus kuracağız.
Not:
George Soros’a bağlı bir üniversitesinin ileri gelenlerinden bir Profesör şöyle
demiştir:
.... Siz ne sanıyorsunuz, 2025’te İstanbul’da bir tek Türk kalmayacak, var
olanlar da asimile olacak, gerisi kaçacak, bunun kararı çoktan verildi!’
//
DOÇ. DR. ÜMİT SAYIN// dan alıntıdır
YUKARIDA
OKUMUŞ OLDUĞUNUZ İHANET PLANLARI, SEVR'İN BUGÜNKÜ UYGULANIŞ ŞEKLİDİR!
''
İBRET ALINSAYDI HİÇ TEKERRÜR EDER MİYDİ TARİH ''