Taşeron işçilerin sorunlarını özellikle hukuki boyutlarıyla kısa bir süre önce köşe yazılarımda ele almıştım. Bu yazılarımda, taşeron işçilerin mahkeme kararları gereği kadroya geçirilmesi gerektiğini özellikle vurgulamıştım. Zira Anayasa ve yasalara dayanarak, taşeron işçilerin ifa ettikleri görevlerin kamu görevi olduğunu, dolayısıyla bu görevlerin devletin kendi bünyesinde kamu çalışanı olarak istihdam ettiği kadrolar eliyle, yerine getirilmesi gerektiğini belirtmiştim.

Özellikle son iki aylık süreçte mahkemelerin taşeron işçilerin kadroya geçirilmesine dair vermiş olduğu kararlar, söylediklerimin gerçekleşmesinden ziyade, taşeron işçi olarak hayat mücadelesi veren kardeşlerimin elde ettiği kazanımlar olarak şahsımı fazlasıyla memnun etmiştir.

“Adeta modern kölelik olan sahipsiz taşeron işçilerin işte hal i pür melali. Görev tanımları yok. Her işe giderler. Bir bakmışsın işçi, bir bakmışsın memur, herhangi bir amirin özel işinde çalışırlar veya göreve gelmelerine aracı olanlar tarafından özel işlerinde çalıştırılıyor. İş güvenlikleri yok. Ücretlerini zamanında alamıyorlar. Şirketin kurumla yapmış olduğu sözleşmede belirten rakamdan, çok daha düşük ücretle çalışıyorlar. Örgütlenme ve sendikalaşma hakları yok. Şirket tarafından her yıl sürekli sözleşmeleri yenilenerek, sürekli işçi olmaları engelleniyor dolayısıyla, yasal olan bütün sosyal haklarını kaybediyorlar. Taşeron işçilerin sahibi olmadığı gibi, özel ayrıcalığı bulunan taşeron işçilerin yerine de koşmak zorunda kalıyorlar. Yıllık izinlerde ve hastalık izinlerinde güçlük yaşıyorlar. Diğer çalışanlar gibi mesai kavramları yoktur, gece gündüz çalışırlar. Yani hiçbir özlük hakkı ve iş güvencesi olmayan taşeron işçi; yemez, içmez, acıkmaz, hasta olmaz, yorulmaz, hayır demez, diyemez de”. Bu tanım ve söylemler; mahkemelerin Anayasa ve yasalara dayanarak vermiş olduğu kararlar neticesinde ortadan kalkacaktır.

Bugüne kadar PTT, Üniversiteler, Karayolları Genel Müdürlüğü ve son olarak da Ankara 6. İş Mahkemesinin Türk Patent Enstitüsünde çalışanlar için vermiş olduğu kararlar, taşeron işçilerin kadroya geçirilmesinde sona yaklaşıldığının önemli adımlarıdır.

Peki bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? Öncelikle kurumlar mahkeme kararlarını uygulayacak veya bir üst mahkemeye itirazlarını yapacaktır. Ancak mahkeme kararları sadece yasalara değil, Anayasaya da dayandırıldığından itirazlar mahkeme sürecini uzatacaktır.

Bu süreçte taşeron işçiler öncelikle mahkeme kararlarının uygulanmasını istemeliler. Bunu içinde; iktidar başta olmak üzere, TBMM nezdinde girişimlerde bulunarak, idarelerin mahkeme kararlarını uygulaması sağlanmalıdır. Bunun yanında sendikalar ve konuya duyarlı bütün sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle, güçlü bir kamu oyu oluşturulmalıdır. Gerek kamuda gerekse özel sektör bünyesinde farklı iş kollarında çalışan taşeron işçiler örgütlenmelidir. Taşeron olarak çalışan işçi kardeşlerim, biz bu konsensüsü sağlayamayız veya bu platformu oluşturamayız düşüncesiyle olumsuzluğa kapılmayın. Zira bugün ülkemizde yaklaşık bir milyon taşeron işçi var. Bir milyon çalışan, demokratik bir ülkede iktidarı yıkıp yeni bir iktidar kuracak çoğunluk demektir. Bunun yanında mevcut sendikaların da yapısını kökten değiştirecek bir güç demektir.

Saygılarımla.

Ali Zafer TOPŞİR