İSTİKLÂL MARŞININ KABÜLÜNÜN 94. YILI KUTLU OLSUN12/03/2015
M.AKİF ÖZBE ÖZ TÜRK’TÜR… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin federe sisteme geçilerek parçalanmak ve Türk isminin Anayasamızdan çıkartılarak bir alt kimlik durumuna getirilmeye çalışıldığı, hatta; AKP iktidarının Maarif Şûrasında alınan bir kararla ANDIMIZ VE İSTİKLÂL MARŞIMIZIN OKULLARIMIZDA OKUNMASININ KALDIRILMASI KARARININ ALINDIĞI’’, kahramanlarımızın SİLİVRİ VE HASDAL CEZA EVLERİNE TIKILARAK SUSTURULMAK İSTENDİĞİ günümüz Türkiye’sinde, içimiz buruk- gönlümüz kırık bir şekilde İstiklâl Marşı’nın kabûlünün (12 Mart 1921) 90. Yıldönümü idrak ettik!!! 2011 yılı, aynı zamanda, İstiklâl Marşı şairimizin vefatının 75. Yıl dönümüdür. İstiklâl Marşı’nın kabûlünün 90. yılı münasebetiyle cennet mekân Mehmet Akif Ersoy’u, rahmetle ve şükranla anıyor, aziz ruhuna Fatiha’lar gönderiyorum… İçeriden ve dışarıdan büyük bir kuşatma altında acımasız saldırılara maruz kalan Türk milletinin, İhanet zincirlerini kırarak geleceğini yeniden inşa edebilmesi ancak ve ancak; bağrından çıkardığı değerli âlimlerin, M. Akif gibi dava adamlarının söylediklerini harfiyen hayatına tatbik edip ve mücadelesinde kendisine rehber edinmekle mümkündür… Mehmet Akif kimdir diye sorulduğunda; O’ karşımıza çok yönlü mükemmel bir ulu zat olarak çıkar… - Bazen karşımıza, Osmanlı Türk İmparatorluğunun parçalanmasına karşı koyabilmek azmiyle Arap çöllerinde bir gönüllü nefer… - Bazen, Türk Milletini, İstiklâl savaşına ruhen hazırlamak için kürsü kürsü dolaşıp canhıraş haykıran bir vaiz… - Bazen, Türk ve İslâm âleminin fikri, ruhi ve dünyevi problemlerini çözerek geleceğini aydınlatmaya çalışan bir emsalsiz düşünür… - Bazen de, yaşadığı tecrübeleri / hayatın cilvelerini / keder ve elemleri / hüznü ve sevinçleri, Allah’ın (cc) buyruk ve O’nun sevgili Resulünün sünnetleri rehberliğinde kitaplaştıran ve asla ‘’ HİÇBİR MİLLETİN TÜRK’E HOROZLANMASINA TAHAMMÜL GÖSTEREMEYEN’’ istiklâl şairi olarak çıkar… - Türk milletinin İstiklâl savaşını kazanan o eşsiz kahramanlık ve bağımsızlık ruhunu ancak ve ancak, İstiklâl arşımızın kelime ve mısralarında yakalayabiliriz…
- Ne kadar korkunç ve tiksinti verici bir durumdur ki bugün gelmiş olduğumuz acı ve ürküntü verici noktada, birileri kalkmış zerre kadar sıkılmadan M. Akif’in ‘’ TÜRK DEĞİL ARNAVUT OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİYOR!!!’’
İŞTE BU İNKÂRIN ENSON ÖRNEĞİ: 2010 yılında yani geçen yıl, M. Akif’in vefatının 74. Yılı münasebetiyle AKP Gençlik Kollarının düzenlediği Anma Programında yapmış olduğu konuşmasında Başbakan Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un Türk değil “ARNAVUT ASILLI” olduğunu yumurtladı!!! - Başbakan maalesef, 9 senedir Başbakanlık koltuğunda oturduğu Türk milletinin İstiklâl Marşını yazarı M. Akif’in, kültürüyle, ahlâkı, yaşantısı, terbiyesi, genlerinde taşıdıklarıyla, aşkı ve heyecanı, hüznü ve sevinci ve dahası damarında dolaşan asil kanıyla Türk olduğundan haberi dahi yok. Bu acı ve hüzün verici vahametin yorumunu siz değerli okuyucu dostlarımın takdirlerine bırakıyorum. ( ……………..!) MEHMET AKİF’İN BABA TARAFI; YOZGAT’TAN İSTANBUL’A, ORADAN DA KOSAVA’NIN İPEK SANCAĞINA YERLEŞMİŞ OLAN MEHMET TAHİR EFENDİ’YE, ANASI TARAFI İSE; BUHARA’DAN GELEREK TOKAT’A YERLEŞEN TACİR MEHMET EFENDİ’YE DAYANMAKTADIR.AKİF, HEM BABA VE HEM DE ANASI TARAFINDAN ÖZBE ÖZ TÜRK’TÜR (( Hasan Basri Çantay. Akifname. Shf. 13-14 ))
Hakkın Sesleri adlı kitabınıda 6 Mart 1913 tarihinde yazdığı 3. Şiirinde Akif’in,“BUNU BENDEN DUYUNUZ, BEN Kİ EVET ARNAVUT’UM – BAŞKA BİR ŞEY DİYEMEM.. İŞTE PERİŞAN YURDUM” diye ortaya koyduğu ifadesinden dolayı, birçokları “Türk düşmanı’’ kimselerin propagandasının etkisinde kalarak, Onun Arnavut olduğunu iddia etmektedirler. Hâlbuki bu beyitteki ifadesi;1910’larda Balkanlardaki etnik unsurlara bağlı ayaklanmalara karşı Osmanlının gerileyişini durdurmak maksadıyla son olarak Arnavutların Osmanlı ile birlikte olmalarını sağlayabilir ümidiyle söylemiş olduğu bir sözdür. Bu dönemde, O’ her türlü etnik unsuru öne çıkarmanın devleti küçülteceğini, memleketi ve orduyu tarumar edeceğini, düşmanın, milleti ülkeden kovmasına neden olacağını anlatmaya çalışır. İşte, bu sözü bu şartlar altında söylemiştir, gerçekten Arnavut olduğu için değil… Bu şiir 1905’ten itibaren Balkanlardaki Bulgar Yunan Makedon Boşnak Arnavut gibi etnik unsurların Osmanlı’ya karşı ayaklanarak teker teker bağımsızlık kazandığı, Osmanlıyı sendelettiği bir zamanda yazılmıştır. Beyitteki bu ifadesi Osmanlının gerileyişini bir nebze de olsa durdurmak maksadıyla, son olarak da Arnavutların Osmanlı ile birlikte olmalarını sağlayabilir ümidiyle sarf ettiği bir sözdür. Zira bu şiirin yazıldığı tarih olan 6 Mart 1913 tarihi Balkanlar için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Şairimiz bu şiiri yazdığı tarihte I. Balkan Savaşının son aşamasına gelinmiş ve 8 Ekim 1912’de başlayan savaş sekiz ay sonra felâketle bitmişti...
M. Akif, Kosova bölgesi halkının hatta topraklarının birlik çağrılarına kulak asmadığını devlete ve İslam’a ihanet ettiğini üzüntüyle haykırmaktadır. Bu dönemde O her türlü etnik unsuru öne çıkarmanın devleti küçülteceğini memleketi ve orduyu tarumar edeceğini düşmanın milleti ülkeden kovmasına neden olacağını anlatmaya çalışır. İşte, BEN DE ARNAVUD’UM sözünü bu şartlar altında söylemiştir, ırk olarak gerçekten Arnavut olduğu için değil…
Mehmet Akif Ersoy’un hem öğrencisi hem de arkadaşı olan Hasan Basri Çantay Onun Türklüğü hakkında şöyle yazmıştır: “…. AKİF TÜRK OLARAK YAZDI TÜRK OLARAK DÜŞÜNDÜ TÜRK OLARAK YAŞADI VE NİHAYET TÜRK OLARAK ÖLDÜ.” (S.225) Kaldı ki Mehmet Akif Ersoy’un birçok şiirinde örneğin henüz 26 Haziran 1913 tarihinde yazdığı Hatıralar bölümünün 4. şiirinde (s.286-87) DEVLETİN DÜŞMANLARDAN KURTARILMASI YOLUNDA MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİNDEN ÜMİDİNİ KESİNCE ÇAREYİ ATALARININ KANINDA ARAMIŞTIR: “İstemem dursun o payansız mefahir bir yana… Gösterin ecdada az çok benzeyen bir kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigâr Çok değil ancak necip evlada layık tek şiar. Varsa şayed söyleyin bir parçacık insafınız: Böyle kansız mıydı –haşa- kahraman eslafınız? ……. Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur? Yoksa İstikbalinizden korkulur pek korkulur!”
Yine ırk vurgusunu İstiklal Marşı’nda çok açık seçik bir biçimde ortaya koymaktadır: “Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet bu celal? “Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal” Nevruz’a (1932) adlı şiirinde yine ırk vurgusunu çok güzel ortaya koymaktadır: “İhtiyar amcanı dinler misin oğlum Nevruz? Ne büyük söyle ne çok söyle; yiğit işde gerek. Lafı bol karnı geniş soyları taklid etme; Sözü sağlam özü sağlam adam ol ırkına çek.” (s. 496) ORDUNUN DUASI (1921) ADLI ŞİİRİNDE DE TÜRK VURGUSU İLE KENDİSİNİN BAŞKA BİRİ OLMADIĞINI AÇIK SEÇİK ANLATMAKTADIR: “Türk eriyiz silsilemiz kahraman… Müslüman’ız Hakka tapan Müslüman.” - Bütün bu söylenenler O’nun hakkında bu zaman kadar anlatılanlardan farklı değil mi? Evet Mehmet Akif Ersoy hem bilinçli bir Türk idi hem de dünya görüşü olarak bugüne kadar bilinenin tam tersine Türkçü bir şair idi. O bu düşüncesi doğrultusunda sadece üç şeyin gerçekleşmesini ülkü edinmiştir: Vatanın düşman işgalinden kurtulması Devletin Bağımsızlığı ve böyle bir devlet içinde ahlaklı çalışkan üretken insancıl müreffeh ve imanlı bir Müslüman halk ile birlikte Cihana hakim olmaktır…. Safahat’ın yüzde doksanı bu konuları işlemektedir. Bizim bu değerlendirmemizi destekler nitelikte H. B. Çantay da O’nun dünya görüşü ile ilgili olarak şöyle bir olayı aktarır: Mehmet Akif Ersoy’un kurtuluş savaşını teşkilatlandırma çalışması için ortaya koyduğu gayretlerinden dolayı tanıdık birisi Ona; “ÜSTAD SİZİ TÜRKÇÜ GÖRÜYORUM” deyince Akif’in ağzından alev gibi şu kelimeler çıktı: -Ya ne zannediyorsun? Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem! (Çantay s.225). ANASI BELLİ,BABASI BELLİ…. ONUN “BEN Kİ EVET ARNAVUDUM” SÖZÜ; MERHUM ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN KÜRTLERLE İLGİLİ OLARAK SIK SIK SÖYLEDİĞİ “KÜRTLER NE KADAR KÜRT İSE BEN DE O KADAR KÜRDÜM BEN NE KADAR TÜRK İSEM KÜRTLER DE O KADAR TÜRK’TÜR …. BİZ ET İLE TIRNAK GİBİYİZ….” SÖZÜNÜN ALTINDA BULUNAN “BİRLEŞTİRİCİLİK” ANLAMI İLE MASLAHAT İÇİN SARF EDİLMİŞ BİR SÖZDÜR.
MEHMET AKİF ERSOY’UN ŞİİRLERİNDE BAHSETTİĞİ ECDAD; hep Türk’tür. Vatan; Türk’ün baş olduğu her yerdir, Medeniyet; Türk’ün başını dik tutacağı kadar gelişmiş olmasıdır. Akif’in karşı çıktığı kavmiyetçilik; Osmanlı Türkü’nün yönettiği bölgeleri bölmeye kasteden Müslim olsun, gayr-i Müslim olsun bütün yıkıcı ve bölücü unsurların gayretkeşliği ve bunlara destek olanların hainliğidir...
SON OLARAK; sıkıştıklarında şiirlerinden yarım yamalak mısralar okuyarak Akif’e sığındıkları halde, fırsatını bulduklarında ise, O’nun yazmış olduğu İstiklâl Marşımızın okullarda okutulmasını kaldırmaya çalışanlara soruyorum; AKİF ARNAVUT SA, SİZLER NE SİNİZ? ÇIKIN ORTAYA ERKEKÇE AÇIKLAYIN! SİZLER KİM OLDUKLARINIZI AÇIKLAMAKTAN KAÇINSANIZ DA, İCRAATLERİNİZ KİMLİKLERİNİZİ FAZLASIYLA AÇIKLIYOR! M. Akif, yazmış olduğu İstiklâl Marşımızı için ‘’ Türk Ordusu ve Türk Milletine aittir’’ der. Gel gör ki bugün İstiklâl Marşının sahibi olan ordunun kahraman mensupları; KAFESLERE TIKILARAK, OKYANUS ÖTELERİNE BAYRAM YAPTIRTILDI… Bir de ‘’yalancıların dininden ve insanlığından şüphe ettiğini’’ söyler… BU YALANCILARIN KİMLER OLDUĞUNU ANLAYABİLMEK İÇİN; MEYDAN VE KÜRSÜLERDE ÇOK KONUŞANLARA BAKMAMIZ YETER SANIRIM! Atalarımız,’’Çok mal haramsız, çok lâf yalansız olmaz demişler… Bu yazımı, Balyoz Davasından Hasdal Askeri ceza evinde tutuklu bulunan, Muhammed Mustafa’ya lâyık bir asker ve ona lâyık bir ümmet olan JANDARMA KURMAY ALBAY MUSTAFA ÖNSEL’İN ŞAHSINDA, DİNİMİN / VATANIMIN / IRZIMIN / BAYRAĞIMIN VE BÜTÜN MUKADDESLERİMİN MÜDAFİİ OLAN MUHAMMED OCAĞI ŞANLI TÜRK ORDUSUNA İTHAF EDİYORUM... ALLAH’A SIĞINIP, DUA GİBİ BİR SİLAHIN FARKINDA OLANLAR İÇİN KORKU YERSİZDİR… YA FAAL YA MANİ YA NAFİ YA DAFİ YA SELÂM YA CELİL YA CEBBAR YA GABIZ YA GAHHAR YA DARRE YA MÜMİT YA SELÂMÜ SELLİM YA RABBİ SELLİM YA BAKİ YA EVVEL YA AHİR YA ZAHİR YA BATİN
ZİNDANDAN MEHMED’E MEKTUP Zindan iki hece. Mehmed'im lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de geri adam, boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı?..Belki ..Daha ölmedim! Avlu, Bir uzun yol, Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yol da tutuktur hapse düşeli... Git ve gel Yüz adım, Bin yıllık konak Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde. Akıl almazların zoru içinde Üst üste sorular soru içinde. Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler bugün "maruzat"! Çatık kaş, Hükümet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş kim eder azat? Anlamaz; yazsız, pulsuz dilekçem... Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil Sayım var, Malta’da hizaya dizil! Tek yekün içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemmiyet; Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccademin yönünde şefkat Beni kimsecikler okşamaz madem Öp beni alnımdan, sen seccadem!
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksız aydan Karıştır çayını zaman erisin Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler Duvarda, başlardan yağlı lekeler Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... Duvar, katil duvar yolumu biçtin Kanla dolu sünger... Beynimi içtin
Sükut, Kıvrım kıvrım uzaklık uzar Tek nokta seçemez dünyada nazar Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir. Ne gelir ki elden, kader bu, emir... Garip pencerecik, küçük daracık; Dünyaya kapalı, Allah'a açık
Dua, dua eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış, Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu İplik ki incecik, örer boşluğu
Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş Karanlığında nur, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş! Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir NECİP FAZIL KISAKÜREK ( M.Akif hakkında milletimizi aydınlatan Prof. Mustafa ünsal Bey'e teşekkür ediyorum) ORHAN KILIÇOĞLU
|