• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/cavuslutesisleri
  • https://twitter.com/cavuslu_org
Üyelik Girişi
ÇAVUŞLUDAN
Facebook ta ÇAVUŞLU HABER

ÇAVUŞLU DA DÜĞÜN TARİHLERİ
GİRESUNSPOR

GÖRELESPOR
GÖRELEYİ CANLI İZLEYİN
İLLER ARASI MESAFE
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
NAMAZ VAKİTLERİ
Hava Durumu
google Reklam
Site Haritası

sanalbasin.com üyesidir

100 YILLIK BİR ACI; ÇAVUŞLU YANIYOR!

12/02/2018

100 Yıl geçti üzerinden o günden bu güne, Çavuşlu'da o günleri yaşayan bir nesil kalmadı Çavuşlu da. Son temsilcilerindendi o günlerin şahidi Serhat Altıparmak Ninemiz 116 yaşında hakka yürüdü bir kaç yıl önce keşke bu günleri görseydi de Şeminin kıranında bir ohhh çekseydi derinden. O günleri yine anlatırken...


Tarih 25 Temmuz 1916.

Ramazanı Şerif Bayramının Arife Günü…

O günler de, mübarek ramazanı şerif bayramına ulaşmanın heyecanı ve bir yandan kafir Rus işgalcilerinin tedirginliğini aynı anda damarlarında ki kanda hisseden Çavuşlu halkı mübarek bayramlarını kutlamaya hazırlanıyorlardı. Trabzon bölgesinde devam eden acımasız savaşın son bulması, kapılarına dayanmış gaddar ve acımasız işgalcilerden bir an önce kurtulmak ve özgürce bayramlarını kutlamak istedikleri tek gayeleriydi. Bayram öncesi arife günü bir araya gelen Çavuşlu nun ileri gelenlerinden bir heyet oluşturulup Rus işgalcilerinin karargah kurdukları Aralık mahallesinde ki çadıra gidip Çavuşlu yu teslim ettiklerini ve kimsenin canına, malına, namusuna dokunmamalarını isteyeceklerdi ve istediler de. Bu nu yapmalarının tek sebebi Çavuşlu yu savunacak düzenli bir birliğin ve Çavuşlu da erkek nüfusunun az ve yaşlı olması eli silah tutanlarının ise cephede olması en önemli etkendi. Bu nu duyan işgalcilerin komutanı zevkten naralar atmaya başlamış Çavuşlu yu teslim almaya sabırsızlanıyordu.

Tarih 26 Temmuz 1916.

Ramazanı Şerif Bayramı 1 ci Günü…

Çavuşlu halkı bir Ramazanı Şerif Bayramına daha kavuşmanın hazzı ve heyecanı ile sabah erkenden kalkıp, camii de bir araya gelip kürsü de vaaz eden imam hatip in birlik beraberlik içinde, kardeşçe bir bayram geçirmenin temennilerine değinirken ve ardından bayram namazını icra etmenin, camii avlusun da bayramlaşma seremonisine bir kez daha ev sahipliği yapmanın hazzını yaşadığı anlar da, Rus işgal güçleri de o anlar da Çavuşlu sınırını geçmiş ve Çavuşlu Deresinin kenarına gelmişti. Bitap düşmüş birkaç Osmanlı askeri dere kenarında gördükleri manzara karşısında sarsılmış bir şekilde Rus işgal güçlerinden yardım istemişse de oralı olmayan işgal güçleri kıtası Çavuşlu Deresini geçmekte iken, buna göz yummak istemeyen birkaç Vatan aşığı “ya ölüm, ya istiklal” , “ allahuekber” nidalarıyla, Şeminin kıranından sağanak yağmur misali yaylım ateşine tutuyorlardı. Rus işgal gücü kıtası neye uğradığını anlamadan çifter çifter telef oluyor ve Çavuşlu deresinin suyuna kapılıp Karadeniz’e karışıyordu. Çavuşlu Deresi Rus askeri kanından kızıla çalmıştı. Kurtulabilen Rus işgal gücü askerleri kendilerine siper arayışına girmiş ve karşılık vermek için kendilerine gelmeye çalışıyorlardı. Kısıtlı imkan ve cephane yüzünden fazla dayanamayan vatan aşığı kahramanların bir kaçı da orda şehitlik mertebesine ulaşmış ve geri kalan diğer kahramanlarda geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Dört gözle ve büyük şevkle Çavuşlu nun teslim alındığını duymak için karargahın da bekleyen Rus işgal gücü komutanı bu durumu duyunca ne yapacağını bilememiş ve diğer askerlere de Çavuşlu yu işgal etmelerini, taş üstünde taş, beden üstünde baş kalmayıncaya, yakılmayan ve yıkılmayan hane ve ticarethane bırakmamalarını emretmiş. Emri alan askeri birlikler Çavuşlu yu baştan sona yakmış yıkmışlar, kaçamayan masum “çoğunlukla yaşlı kadınlar ve çocuklar” kurşuna dizilmiş, süngülenmişlerdir. Birkaç yıldır ambarlarda bekletilen Fındık, Mısır ve Zahireler ateşe verilmiş üç gün üç gece cayır cayır yanmıştır. Hayvanlar telef edilmiş, değerli eşyalara el konulmuştur. Bu denli bir kıyımın yaşandığı Çavuşlu da Mübarek Ramazanı Şerif Bayramı halka zehir edilmişti.

Canını kurtaranlar Batıya doğru kaçmaya zorunlu bir göçe başlamışlardı. Yol boyunca yolda kalmış yaşlılara, kimsesiz çocuklara, hastalara rastlamak çok sıradandı artık. Ama Tirebolu Harşıt Çayı azgın sularıyla geçit vermiyordu. Canını, namusunu, çoluk çocuğunu düşünenler hiç arkasına bakmadan kendisini azgın harşıt çayı sularına bırakıyor, biraz şanslı olanlar derme çatma sallarla karşıdan karşıya harşıt çayını geçmeye çalışıyorlardı. Mahşer yeri gibiydi harşıt çayı kıyıları, karadenize su yerine ceset akmaya başlamıştı. Durum kötüydü, kötüden öte vahim bir hal almıştı artık. Yüzlerce insan namuslarını, iffetlerini korumak pahasına canlarını veriyordu.  Rus işgal güçleri harşıt a yaklaşıyordu geride büyük bir yıkım. O cehennemden kurtulabilen az bir azınlık aç arık, yalınayak, yokluk, sefalet içinde yürümeye canlarını kurtarmaya devam ettiler. Düşman Rus işgal güçleri de azgın akan harşıt çayını geçememiş ve ilerleyişi durmuştu. Kurtulanların çoğunluğu Ordu, Terme ve Çarşamba bölgelerine yerleşmeyi uygun bulmuştu. Bir çoğu ümidini yitirmeden, bir gün kıyıma uğrayarak mecburi göçe zorlandıkları topraklarına dönmeyi düşünmeden edemiyorlardı ve bunun bir gün gerçekleşeceğini de biliyorlardı. Bu dönemler de muhacirlerin acılı türkülerine bile konu olan dizeler duyanlara o günleri anlatmaya yetiyor.

“Trabzon dan çıktım başım selamet,

Çavuşlu ya geldim koptu kıyamet,

Anam ile yârim Hak’ka emanet, Kafir Urus yaktı yıktı evimi, Muhacirlik büktü benim belimi…”


 
Tarih 13 Şubat 1918.

Geri dönüş sinyalleri…

Rusya da ihtilal patlak verince Rus askeri kendi arasında çözülmeye başladı. Bunu fırsat bilen 3 cü Ordu Komutanı Vehip Mehmet Paşa’nın emriyle, Bitlis - Tirebolu Harşıt vadisi hattı boyunca doğuya doğru bir düşman askeri süpürme harekatına başlandı. Giresun da bulunan 123 cü Alay ve Trabzonlu Hacı Hamdi Bey’in 37 ci Tümeni bu harekatı hızlandırarak ve bunu duyan sürgün ve muhacir hayatı yaşayan yöre halkı vatandaşları ve çavuşlu lular da bu harekata katılarak 13 Şubat 1918 de Görele’yi, Çavuşlu’yu ve Eynesil’i Rus düşman işgal güçlerinden bir daha geri dönmemesi ye mübarek ve şanlı topraklarımızdan sıyırıp atmışlardır.  

100 yıl önce ve öncesi yaşanan bu olaylar bu günün bizlere bir varlık içinde gelinmediğini, ne kadar acımasızca zorluklar ve yokluklar içinde gelindiğini göstermektedir. Tarihini bilmeyen tarih yazamaz, tarihinden bir haber olan kişi yok olmaya mahkumdur. Bizlere bu toprakları vatan diye bırakan tüm şehitlerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyorum. Temennimiz o dur ki yüce mevlam bize ve tüm vatan topraklarımıza böyle acılar yaşamamıza tanık etmesin ve mekan olmasın.

Haber : Murat ÖZARSLAN / Çavuşlu Haber...








1458 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi217
Bugün Toplam1048
Toplam Ziyaret4277125
NÖBETÇİ ECZANE



   
  

google reklams