Hasan KAMİLOĞLU
kamiloglu15@hotmail.com
KİRLENME...
12/01/2016
1994 teki yasaklamalara rağmen Dünya okyanuslarına radyoaktif boşaltım devam etmektedir. Grenpeace dalgıçları, La Hauge'deki Fransız yeniden işleme tesisisinin boşaltma borularının ağzındaki deniz yatağında , temiz deniz suyundakinden onyedi milyon kat daha yüksek radyoaktivite tespit ettiler. Norveç kıyılarının açıklarındaki yengeçlerde ve su yosunlarında radyoaktif izotop technetium-99'a raslanmıştır. 1959'dan beri eski Sovyetler Birliği, kullanımdan kaldırılan nükleer reaktörler dahil olmak üzere büyük miktarlarda radyoaktif atığını Kuzey Buz Denizine boşalttı. Şu anda milyonlarca tonun üzerinde kimyasal silah okyanusun deniz yatağında, 500 ile 4500 metre arasında derinlikte çürüyor. Özellikle 1947 de batırılan ve o zamandan beri çürüyen metal konteynerlerdeki Rus sinir gazına yönelik endişeler oldukça büyük. 100.000 varillik tıbbi, teknolojik veya endüstriyel kaynaklı radyoaktif atığın İspanya'nın kıyılarının açılklarındaki deniz tabanında yattığı bilinmektedir. Güney Denizlerinde gerçekleştirilmiş nükleer denemelerden gelen plütonyum, Atlantik'in ortasında, 4000 metrenin üzerindeki denizlerde tespit edilmiştir. Ekolojik zehir DDT de organizmaları için özel bir tehlike oluşturmaktadır. Zehirli madde akıntılar vasıtası ile taşınarak küresel olarak yayılmakta ve okyanustaki besin zincirinde birikmektedir. Televizyon ve bilgisayarlarda kullanılan yanmayı önleyici kimyasal PBDE İspermeçet balinalarının yağ tabakalarında bulunmuştur. Kuzey Denizindeki nucella lapillus türüne ait dişi deniz salyangozları erkek cinsel organları geliştirmektedir. Suçlunun gemilerde organik kirlenmeyi önleyen boyalarda bulunan kimyasal tributltin olduğu düşünülüyor. Denizde kurulu petrol platformlarının çevrelerindeki yirmi kilometrelik alanı kirlettiği ve bu alanın üçte birlik kısmında tüm yaşam izlerinin silindiği görülmektedir. Derin deniz kablolarının oluşturduğu manyetik alanlar somonların ve yılan balıklarının yol bulma iç güdülerini etkilemektedir. Elektromanyetik kirlilik ayrıca larvalar içinde zararlıdır. İsrail endüstriyel atıkların deniz sularına dökülmesini yasaklayan sözleşmeyi imzalamayı reddetmektedir. Haifa Chemicals sadece 1999'a kadar yılda 60.000 tonluk zehirli atık boşalttı. İçine kurşun,cıva,kadmiyum,arsenik ve krom bulunan zehirli atıklar, Lübnan ve Suriye kıyılarını kirletmektedir. Çok yakın bir zamanda tüm Akdenizin etkileneceği aşikardır. Aynı zamanda Gabes Körfezindeki gübre endüstrisi her gün denize 12.800 ton fosfojips boşaltmaya devam ediyor. Gıda ve Tarım Örgütü'ne göre dünyanın en çok tüketilen iki yüz tür balığından yetmiş türün soyunun tükenmek üzere olduğunu açıklamıştır. Ancak balık endüstrisi her geçen gün genişlemeye devam etmektedir. En çok kullanılan gemi yakıtı Bunker C yakılmadan önce içindeki kül ve ağır metaller çökeltiden arındırılır. Ortaya çıkan yapışkan atık madde, çoğu kaptanın sorumlu davranmaktansa düşünmeden yasadışı olarak denize döktüğü yoğun bir çamurdur. Boğazda sintinesini denize boşaltan gemileri sıkça duyarız....Bu atığın deniz tabanını nasıl etkileyeceğini gözümüzde canlandırabiliriz. Deniz bilimcilere göre fosil yakıtların tüketimi nedeniyle yükselen atmosferdeki karbondioksit oranı mercan resiflerinin gelişimini etkilemektedir, CO2 çözülürken suytun PH değerini azaltmaktadır. Yinede büyük enerji şirketleri gazın atmosfere girişini engellemek için büyük miktarlarda CO2 pompalama planları yapmaktadır.. Yeryüzünün denge unsurlarından olan sulak alanlar ve subasar ormanlar her geçen gün azalmaktadır. İlk başlarda tarım uğruna yok edilen bu alanlar artık yerleşime dahi açılmaktadır. Elbetteki sonuç hiç te iç açıcı değildir. Amazonda yağmur ormanları hızla azalmakta. Yerlerini devasa soya ekim alanlarına terketmektedir. Dünya üzerinde soyu tükenmekte olan hayvan ve bitki sayısı sürekli artmakta.. Okyanusta sürekli bir döngü halinde olan, deniz yaşamı ve atmosferin dengeleyicisi olan gulf-stream akıntısının dahi dengesizleşmiş olduğuna dair kuşkular artmaktadır. Buzullardaki hızlı erime atmosferdeki C02 oranının ve sera gazı etkisinin sonucudur. Tüm bu olumsuz olaylar Dünyadaki yaşam alanlarının tümünü etkilemekte ve doğa olaylarında dengesizliklere yol açmaktadır.
Dengesi bozulmuş bir dünyada doğanın nasıl davranacağını kestirmek olası değildir. İstanbul Büyük Şehir Belediya Başkanının 6-7 yıl önce İkitelli de meydana gelen sel felaketinin suçlusu olarak deodorant şişesini göstermesi pek te yanlış değil. Ama o şişenin içindeki gazın salınımını kontrol altında tutabilmek için organize edilen Kyoto Protokolüne imza atmayan ülkelerde suçludur..... Ancak Sayın Başkanın gözardı ettiği bir olay var. Çatalca da bundan 15000 yıl önce yaşayan insanlar bu derenin taşabileceğini ve taşkın yönünü doğru hesaplamışlar ve taşkın yönüne yerleşim yapmamışlar. Ancak biz bırakın taşkın yönünü derenin içine sokmuşuz yerleşim birimlerimizi. Dereleri sürekli yaz kuraklığı zamanındaki uysallığında olacağını varsayarak kapalı menfezlere hapsetmişiz. Uzun aralıklarla da olsa yağan fazla miktardaki yağmur sonucu taşkın bu menfezlere sığmamış patlamış, önünde ve içinde ne varsa almış götürmüştür. Bu yerleşimlerin nerelere ne kadar yapılacağının planlamasını da sanırım sade vatandaş yapmayacaktır. Suçu bir deodorant şişesine yükleyip kenara çekilmek işin kolayına kaçmaktır. Elbette ki baş suçlu vatandaşlardır….! Çünkü her toplum layık olduğu şekilde yönetilir. Ama ülkeyi yönetenlerde ne kadar süre olursa olsun yönetim süreleri oranında bu suçu paylaşmaktadır. Karadeniz de (Giresun'da, Rize'de ve Trabzon'da) aynı olayları yaşamıştık. Bu gün İstanbul, yarın neresi olacağı belli değil ama mutlak bu yıkımı yine yaşayacağız. Felaketleri yaşadıktan kısa bir süre sonra unutuyoruz... Ta ki Doğa bize herhangi bir yerde hatırlatana dek... Hasan KAMİLOĞLU
NOT: Sitemizde yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir. Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır. Köşe yazılarından ve yazılan yorumlardan www.cavuslu.org Çavuşlu Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ORMAN - 10/04/2017 |
ORMAN |
Doğan Güneşe Sevinebilmek - 04/09/2016 |
Doğan Güneşe Sevinebilmek |
Babalar en kutsal varlıklar olan Annelerin gölgesinde kalan gizli kahramanlardır! - 18/06/2016 |
Babalar en kutsal varlıklar olan Annelerin gölgesinde kalan gizli kahramanlardır! |
AVNI YÜCEL HOCA - 07/01/2016 |
AVNI YÜCEL HOCA |
Bu Dünyadan Lütfi TORÇUK Diye Bir Yürek Sevdalısı Geçti - 07/02/2014 |
Bu Dünyadan Lütfi TORÇUK Diye Bir Yürek Sevdalısı Geçti |
MARTI - 12/03/2013 |
MARTI |
ULUHAN’A YOLCULUK... - 13/11/2012 |
ULUHAN’A YOLCULUK... |
SARIÇAM (Pinus silvestris ) - 28/10/2012 |
SARIÇAM (Pinus silvestris ) |
Yine Çöp (lük) !!!!! - 23/09/2012 |
Yine Çöp (lük) !!!!! |
Devamı |