Serdar KARA
gazeteci2828@gmail.com
NERDE ESKİ DOSTLAR…
13/04/2013 Hani bir şarkı vardı “Unutulmuş birer birer eski dostlar, eski dostlar... “ diye başlayan. Nedense dilime dolandı bu şarkı. Birkaç defadır söyleyip durdum. Eski dostları hatırladım birer birer, bu şarkıyı mırıldanırken. Meğerse insan dostlarıyla varmış şu yalan dünyada ve hepsinin de ayrı yeri varmış hayatımızda… Hayatımızda onların olmadığı karelerin ne tadı var ne de tuzu! Bir yanımız muallâkta sanki onlar olmayınca. Bir yanımız eksik sanki onların yokluğunda. Acı bir burkulma hissi kaplar yüreğimizi ne zaman aklınıza düşse uzaklardaki dostlarımız, keşke yanımızda olsalar deriz. Ama nafile... Araya yollar girmiş, yıllar girmiş ve dostlarımızı bizden ayırmış. Bazı dostlar, arkadaşlar ve hatta sevgililer vardır…“Seni Seviyorum “ der, ama nedense hayatımızdan sessiz sedasız gider… Yani dostların ve sevgililerin seni terk eder nedense… Önemli olan karşındaki insana “Seni Seviyorum” demek midir? Hayır, onu hissedebilmektir. Hissedersin belki ama o sana hissetmez beklide senle dalga geçer, güler. Düşünürsün nerde hata yaptığını, bulamazsın belki çok sevmektir, çok değer verdiğin için kaybedersin hayatındakileri… Ve anlarsın bu hayatın her şeye rağmen boş olduğunu, sesiz sedasız gideceğin günü beklersin… Yani kısacası herkes bu hayatta size bir darbe vurur bir de dostların vurmuş çok mu? Artık şunu anlarsın bu dünyada dostluk, arkadaşlık, sevgili, aşklar boş, bu dünyada paran varsa her şeyin var… Bu dünyada unutmak ve unutulmak, hissiyatı körelmemiş
yürek sahipleri için en acı verici şeydir. Eğer bir nebzecik hissiyatı yoksa
veya hisleri dumura uğramışsa zaten bir şey duymaz o. Onun dünyasında bizim
kaygısını duyduğumuz bu ulvi duyguların da yeri olmaz. Allah muhafaza buyursun
bizi bu hale düşmekten. Bazen neşe, bazen de ıstırap içinde geçiyor günlerimiz.
Bilirsiniz, hayatın yazı da var, kışı da... Siz hiç hastane koridorlarında dost
beklediniz mi? Saat gecenin ikisinde telefonu elinize alıp birkaç kere arama
teşebbüsünde bulundunuz mu? Sonra geç oldu deyip vazgeçerek gözyaşlarınızı
yüreğinize gömdünüz mü? Belki de o gece o dostun gelmesini o kadar arzuladınız
ki, gelse de iki dertleşsek, gelse de bir iki güzel kelam etsek diye geçirdiniz
içinizden. Gelse de umut olsa bu elemli halime diyerek beklediniz... Bekleyecek bir dostunuzun olması ne kadar güzel biliyor
musunuz? Ve bir yerlerde sizleri de dostlarınızın beklediğini unutmayın!
Onların sizi aramalarını beklemeyin, vakit geç olmadan siz onları arayın.
Israrla siz arayın! Yarına bırakmayın. Çünkü hayat çok kısa. Bunun farkında
olmak için mezarlık veya hastanelere uğrayın ara sıra. Hayata dair neşe ve elemlerimizde hep yanlarına
koştuğumuz veya yanı başımızda bulduğumuz dostlarımız. Hırçın dalgaların
şerrinden bizi saklayan emin limanlar. İyi ki varsınız! Sizsiz bu hayat nasıl
çekilir bilmem? Adı modern yüzü yalan dünyada, nesli tükenmeye yüz tutmuş
kuşlar gibi sizler kaldınız aramızda birkaç kişi. Ya sizler de uçup giderseniz...
Etrafımızda arkadaş çok ama dostların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Dost
deyince aklıma hep şu enfes hikâye gelir. Buyurun birlikte okuyalım. Genç adam, babasına her gün; ”Benim de senin gibi çok
dostlarım var” derdi. Baba itiraz eder, “Olmaz öyle çok dost, dostun hakikisi
belki bir, belki iki tanedir. Fazlasını bulamazsın” diye cevap verirdi. Bu konuşma ve
tartışma uzayınca gerçek dostun kim olduğunu anlamak için bir sınav yapmaya
karar verdiler. Bir akşam bir koyun kesip çuvala koydular. Baba, oğluna ”Hadi
bu çuvalı al, bir dostuna götür” dedi. Delikanlı çuvalı
sırtlayarak, sanki içinde öldürülmüş bir adam varmış gibi en iyi bildiği dostuna
gitti. O dost, kan damlayan çuvalı görür görmez kapıyı hızla delikanlının
suratına kapadı. Arkadaşını içeri almadı. Dost bildiği herkesi tek tek dolaşan
delikanlı hepsinden aynı karşılığı gördü. Kapılar hep yüzüne kapandı. Çaresiz geri
dönerek “Haklıymışsın baba” dedi. ”Dost yokmuş bu dünyada; ne sana ne de bana.”
“Hayır, evlat” dedi baba. “Benim bir dostum var. Hadi, çuvalı al da bir kere de
ona git.” Genç adam, çuvalı
tekrar sırtlayıp alnından ter, çuvaldan kanlar damlar vaziyette babasının
dostuna gitti. O dost, delikanlıyı hemen içeri aldı. Arka bahçeye geçerek bir
çukur kazdı, çuvalı gömdüler. Çukuru kapatarak üstüne de cesedin kokusu belli
olmasın diye sarımsak diktiler. Genç adam,
babasına gelerek ”Baba, işte dost buymuş” deyince babası; “Daha erken, o belli
olmaz daha. Sen yarın ona git, bir kavga çıkart ve iki tokat at. İşte o zaman
anlarsın dostun hakikisini” dedi. Delikanlı, aynen
babasının dediği gibi yaptı. Babasının dostuna istemeden iki tokat attı. Tokadı
yiyen dost, şunu söyledi delikanlıya: ”Git de söyle
babana, biz böyle iki tokada sarımsak tarlasını satmayız.” Sahi, böyle kaç
dostunuz var sizin iki tokada sarımsak tarlası satmayacak? Yoksa sizler de Âşık
Veysel diliyle “Dost dost diye nicesine sarıldım/Benim sadık yârim kara topraktır.”
diyenlerden misiniz? Yani insanoğlu
elden ayaktan düşmeye görsün, gün gelir en önce SENİ SEVİYORUM diyenler seni
terk eder… NOT: Sitemizde yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir. Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır. Köşe yazılarından ve yazılan yorumlardan www.cavuslu.org Çavuşlu Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA… - 03/07/2018 |
BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA… |
Mânisiz Ramazan Ayı!... - 22/05/2018 |
Mânisiz Ramazan Ayı!... |
M.SIRRI ÖZTÜRK'E VEFASIZLIK - 13/07/2017 |
M.SIRRI ÖZTÜRK'E VEFASIZLIK |
Şehitler Vurulunca Değil, Unutulunca Ölür… - 01/05/2017 |
Şehitler Vurulunca Değil, Unutulunca Ölür… |
Görele Ve Görelespor… - 10/04/2017 |
Görele Ve Görelespor… |
Sılaya Özlem, Memlekete Özlem… - 23/02/2017 |
Sılaya Özlem, Memlekete Özlem… |
FAKÜLTEMİZE SAHİP ÇIKALIM... - 10/09/2016 |
FAKÜLTEMİZE SAHİP ÇIKALIM... |
DÜŞME... - 12/04/2016 |
DÜŞME... |
UNUTULMAYAN KOMŞULUKLAR - 05/04/2016 |
UNUTULMAYAN KOMŞULUKLAR... |
Devamı |