İsmail TÜRKMENDAĞ
ismail@cavuslu.org
HAZIR MEKTUP ( OKUMANIN ÖNEMİ )
12/11/2012
Adın batsın emi?
Adın batsın. Bula bula benim horozu mu mu buldun? Allah'ından bul! Boğazlarında
kalsın çakal gaybanası. Dizlerini dövüyordu Fadime. Bunca yokluğun içinde tek
zenginliğini çakal kapıp götürmüştü, hem de bu gün. Bu gün çarşıya
inecekti ama nasıl, ne götürecekti, neyi satacaktı? Bu gün paraya muhtaçtı,
hazırlandı, Allah kerim idi. Bir yola çıksın bakalım. Ali'ye seslendi. Haydi
kalk, kalk bakalım çarşıya gideceğim, seni de götüreceğim dedi, kalk ta yüzünü
bir yıka bakayım dedi. Anası geldi aklına
Fadime'nin çocuk kocasıdır anasının derdi yanında olsun. Yanımda olsun Ayşe;
yürüyemediğimde sırtıma alırım. Tabi yürüyemez o kadar yolu. Babası gideli iki
yıl olmuştu. 42'nci Alayda idi. Ali'nin babası diye mırıldandı. Kocam diyemedi.
Ne kadar beraberlikleri olmuş du ki. Ayşe doğduktan bir yıl sonra gönüllü alaya
yazılmıştı Mehmet. 42'nci Alay alıp
götürmüştü onu, şimdi Sakarya’daymış 42'nci Alay. Sakarya dedi. Daldı gitti.
Nerede Sakarya çok mu uzak? Uzak bile olsa çok yakındı. Hasretiyle, korkusuyla,
kuşkusuyla, yakındı Sakarya. Mehmet Yunanla dövüşüyordu. Kazaları mübarek olsun
inşallah dedi. Çok yakınındaydı Mehmet. Kucağında ki ali den daha yakındı
sanki. Yokluk ve çile acımasızdı. Acımasızdı. Ama onları bir yaratan vardı.
Çektiklerini sabırlarını er geç görecekti. Merhametini üstüne memleketin. Mehmet Yunanla
çarpışıyordu. Fadime geride dayanıyor mücadele ediyordu. Üç yaşında bir çocuk
hasta bir kayınpeder uğraşıyor, didiniyordu. Hasret kavurmuştu yüreğini, adı
gelindi. Gençti. Ortalık bozuktu. Bir lokma ekmeği bulmak marifetti. Çarşıya yaklaştılar
selesin de on adet yumurtası vardı satacaktı. Yapmayı düşündüğü iş için yeterdi
herhalde, yetmezse de borç yazdırdı. Ali'yi sırtlandı, yumurta toplayan bir
dükkanın kapısında durdu. Yumurtayı uzattı, dükkan sahibi tezgaha dizdi
yumurtaları. Birisi kırık idi emme sağlam sayalım bunu da. Yok dedi Fadime,
Dokuzunun parasını ver geçmez bizim boğazımızdan kırık yumurta parası. Sağlam
yerine uzatma. Al bacım kızma. Fadime diğer dükkan a yöneldi. Kalabalıktı
içeriye girdi. Ali kırmızı şekere uzanıyordu. Ağlamaya başladı. Cam şekeri mi
istiyorsun dedi bakkalcı. Tamam öyleyse al bakalım. Bakkalcının işi çoktu. Cuma
pazarıydı buranın. Çoğu insan bu gün inerdi çarşıya. Bir köşede bekledi.
Elindeki yumurta parasını uzattı. Ne istiyorsun kızım dedi bakkal. Ahmet amca
yakınlarıydı. Durumlarını çok iyi bilirdi. Mehmet'i sordu. Mektup var mı? dedi.
Yok Ahmet amca. Şey söyle kızım. Ahmet amca ben şey diyeceğim. Mehmet'e mektup
için bir mektup alacağım. Hazır mektup var mı? Var kızım burada al gönder. Şey;
Ahmet amca bir okusan ne yazmışsın? Bileyim. Olmaz kızım görüyorsun çok
kalabalık. Müşteriye bakmam lazım. Birini bulursan okut. Bulamazsan yolla.
İbrahim efen di yazar üstünü. Geldim bekle az. Patladın mı? Fadime hazır
mektubu aldı. Bakkaldan çıktı. Ali'yi sırtlandı. Çarşının tek caddesi vardı
kalabalıktı. Genç insan yoktu. Hepsi cepheler de idi, Mehmet gibi. Elinde ki
mektubu sımsıkı tutuyordu. İçini bir titreme aldı. Bu zarf Mehmet'e gidecekti.
Ürperdi duyguları yakalamıştı sanki yat ellerce. Ne yazmıştı? Fadime mektupta,
daha doğrusu Ahmet amca ne yazmıştı? Benim ahı mı yazdı mı? Mektuba. Ne bilsin?
Ahmet amca ah! Ne zor işe girmişsin. Mehmet yüreğimde ki
Mehmet isen nereden bileceksin? Kaç gece uykusuz kaldım onu düşünmekten? Kaç
kere ufka daldı gözlerim Mehmet'in haberi için? Kaç kere Ahmet amca kaç kere?
Ben şimdi ne yazdım bu mektupta bir selamım var mı içinde? Benden ne var
mektupta? Söylesene hangi cümle benim? Okul, mektep hak getire, elifi görsek
mertek sanıyoruz. Bu kadere mahkum muyuz. Hangi kaynağın bulanık suyuyuz biz?
Erkeğimiz düşmanla çarpışıyor, biz cehalet, yoklukla cebelleşiyoruz. Bu şekilde
gidersek biz mağlubuz. Onlar kazanır inşallah. Onlar dönerse zaferle bu cehalet
biter. Ali mektebe gider, gider mi acep? Aksi beni korkutuyor. Yüreğim geliyor
ağzıma. Ali yaşamasın benim yaşadığımı. Mektubunu kendi yazsın, kendi yazsın
duygularını, söyleyemediklerini, dile getiremediklerini kendi yazsın yeter. Tek bir isteğim
var. Mektubumu kendim yazayım, başka arzum olmaz inan Mehmet. Sana rahatça
mektup yazabilsem, sensizliğe bile razıyım. Ama senin ne kabahatin var?
Osmanlı’nın kaderi elinde değil ki. Bu gün dünya paylaşıyor mülkümüzü.
Yıllardır bizi idare edenler veballerini paylaşıyordur muhakkak. Benim
cehaletimin vebali kimindir? Kimdir o güçlü adam? Bu vebali, benim vebalimi
yüklenecek güçlü adam kimdir? Onu görebilmem için neler vermezdim. İşte postane ye
girdi. Mektubu uzattı. İbrahim Efendi alışık olduğu önünü arkasını bildiği bir
işi şaşırmadan, merak etmeden yaptı. Mektubu aldı. Adresi istedi. Yazdı tamam
dedi Fadime biraz rahatladı. Bu zarfın sakladığı kağıt Fadime’nin mektubuydu.
Ne yazdığını bilmese dahi mektup onundu. Fadime için buda bir şeydi. Ali anasına
sarıldı. Huysuzlanmıştı sen mi yazdın dedi Ali babama mektubu? Beni bırak
yavrum ama inşallah sen yazacaksın kendi mektubunu. Babam onun için mi
bekliyor? Evet baban onun için bekliyor oğlum. Senin kendi mektubunu yazman
için. Anladın mı? Yavrum. Ben bura da baban Sakarya da. Bunun için savaşıyor.
Sen mektubunu kendin yazsın diye. İçinde bir sıkıntı vardı Fadime’nin eli işe
gitmiyordu. Mahallenin girişinde ki evin önü kalabalıktı. Oraya yöneldi. Ne
oldu ki? Zehra hala ne oldu ki? Kalabalığa doğru yürüdü. Muhtar dedi Zehra hala
seni soruyor. Ne ola ki? Buyur muhtar emmi. Bu emanet senin. Fadime şaşkındı.
Ağladı, ağladı yorgun düşünceye kadar. Komşular yasa geldi. Cenaze eviydi evi.
Ama orta da cenaze yoktu. Şehit yoktu. Mangal Dağın da kalmıştı Mehmet. Mangal
Dağı Sakarya’daymış. Sakarya Cephesinde. Fadime’nin yüreğinde korlanmıştı
mangal, mangal dağı neydi ki? Büyüdü Fadime’nin yüreği. Mangalı da Mangal
Dağını da içine aldı. Oğluna sarıldı. Gelen torbaya takıldı Fadime’nin gözleri
titreyerek. Torbayı elledi büyük bir şey değildi. Mühürlü ağzını açtı torbanın,
içindekileri çıkarmaya başladı. Bir çift potin, künye, ıslak bir mendili vardı.
Gözü son bir şeye takıldı. Bir zarf, Fadime zarfı tanıdı. Üzerinde bir not
vardı. Şahadetinden sonra ulaştığı için iade edilmişti. Fadime zarfı aldı.
Yetişemedi diye mırıldandı. Yaşayacaksa bundan sonra kurduğu hayal için
olacaktı. Oğlunu okutacaktı. Bu hazır mektubu ona okutacaktı. Oğluna sarıldı.
Beni Mangal Dağı’na götüreceksin bu görev için oku anladın mı? Bu görev için.
Anladım dedi. Daha nice yıllar taşıyacağım Mangal Dağı’nı korlanmış ateşiyle bu
mektubu da taşıyacağım Mehmet’in adına saklayacağım. Ta ki oğlum okusun da
babasının başında bende dinliyeyim. Ey hırçın rüzgar; sana gelinde ondan sonra es. Nereden eseceksen oradan es. Savurmaya hazır bulacaksın beni. Ondan sonra es. İsmail TÜRKMENDAĞ
NOT : Sitemize yayınlanan köşe yazılarından yazarların kendileri ve yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşleridir.Yorumu ekleyen kişi kimliğini gizlemesi durumunda yapılan yorumlar onaylanmamaktadır Köşe yazılarından ve yorumlardan www.cavuslu.org - ÇAVUŞLU HABER hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz |
Yorumlar |
Sakarya Melhame-i Kübrası 12/11/2012 22:53 sevgili İsmail.,
Yazını okurken tüylerim diken diken oldu. Mangal Dağı Giresunlular için çok özel. çünkü 2 gönüllü alayımız Sakarya Savaşına orada katıldı.. Bir çok şehit verdi Giresun Uşakları...Fadime Mehmedine ne gönderdiğini bilemedi ama o hazır mektup geri gelidiğinde hemen okudu onu hemde zarfı açmadan.... Bu öykünün devamıda gelir umarım... Kalemin hep yazsın kardeşim.... Sevgilerimle...... Hasan KAMİLOĞLU |
Yazarın diğer yazıları |
GİT OĞLUM YARIN İMECEMİZ VAR KOMŞULARA HABER VER - 13/10/2013 |
GİT OĞLUM YARIN İMECEMİZ VAR KOMŞULARA HABER VER |
BAK BAKALIM KIDIK DAYI DÜKKANINI AÇMIŞ MI? - 21/04/2013 |
BAK BAKALIM KIDIK DAYI DÜKKANINI AÇMIŞ MI? |
ÇAVUŞLU'NUN HAMALLARI - 20/01/2013 |
ÇAVUŞLU'NUN HAMALLARI |
MISIR UNU VE KARALAHANA... - 06/12/2012 |
MISIR UNU VE KARALAHANA... |
ESKİLERDE BİR DÜĞÜN - 03/02/2012 |
Geçmişte eskilere ait bir köy düğünün hikayesi .. |
"YARIN SABAH ERKEN GEL" - 06/12/2011 |
YARIN SABAH ERKEN GEL |
ÇAVUŞLUM BENİM - 08/07/2011 |
ÇAVUŞLUM BENİM |
SEVDASINA SEVDALANDIĞIM SEVDAM - 05/04/2011 |
SEVDASINA SEVDALANDIĞIM;SEVDAM |
BU AKŞAM BİR YERE AYRILMA !!! - 19/01/2011 |
BU AKŞAM BİR YERE AYRILMA !!! |
Devamı |