• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/cavuslutesisleri
  • https://twitter.com/cavuslu_org
Üyelik Girişi
ÇAVUŞLUDAN
Facebook ta ÇAVUŞLU HABER

ÇAVUŞLU DA DÜĞÜN TARİHLERİ
GİRESUNSPOR

GÖRELESPOR
GÖRELEYİ CANLI İZLEYİN
İLLER ARASI MESAFE
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
NAMAZ VAKİTLERİ
Hava Durumu
google Reklam
Site Haritası

sanalbasin.com üyesidir

Sait Uçar İddialı Konuştu

Karadenizde son yılların tek lideriyim..

  

Karadenizde son yılların tek lideriyim..


Karadeniz deyince akla horon gelir, horon deyince kemençe, kemençe deyince de şüphesiz eşsiz sesi ile Sait uçar gelir.
Karadeniz deyince akla horon gelir, horon deyince kemençe, kemençe deyince de şüphesiz eşsiz sesi ile Sait uçar gelir.

 Çocuk yaşlarda tanıştığı kemençe ile bugün hala aynı yolda yürümeye devam ediyor. Alıp eline kemençesini yapıp bestelerini kalplerimizi fethi için yola çıkıyor. Karadeniz’i aşkı, insanlığı, halkı, kadın ve erkeği anlattığı besteleri ile yıllardır aynı çizgide yol almaya devam eden başarılı sanatçımız Sait uçar özellikle son yılların lideri olmayı sürdürüyor. Güçlü sesi ve benzersiz yorumunu kemençe gaydası ile birleştiren Sait Uçar, başta Karadeniz olmak üzere Türkiye ve Dünya da besteleri ile adından oldukça söz ettirmeye devam ediyor.

 Karadeniz’in güçlü sesi Sait Uçar ile sanatı ve özel yaşamı hakkında kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte Sait Uçar’ın bizimle paylaştıkları.

Sait Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

“Aslen Şalpazarı’na bağlı Ağasar’ın Kasımağası Köyü’ndeniz. Dedem yıllar önce çobanlık yapmak için Hamsiköy’e geliyor ve oraya yerleşiyor. Babam Hamsiköy’de doğmuş. Bende Hamsiköy doğumluyum.  Şu anda İstanbul’da yaşıyorum yazın Trabzon Hamsiköyü’ne geliyorum. İlkolkul ve Ortaokul’u Hamsiköy’de okudum. Liseyi ise Trabzon Ticaret Lisesi’nde bitirdim. Küçük yaşta kemençeyi tanıdım. Sürekli düğünlere gidip kemençe çalarak türkü söylüyordum. 1980 yılında Lise 2. sınıfta okurken İstanbul’da bir düğüne davet edildim ve kemençemi çalarak türkülerimi söyledim. Düğünde türkü söyledikten sonra Harika Kasetçilik diye bir şirket bana kaset yapma teklifinde bulundu. Ve böylece ‘Tütmezdi Bacaları’ isimli ilk kasetimi çıkardım. Trabzon’a geri geldim okula gittim okulda herkes beni alkışlıyor tebrik ediyordu. Bütün arkadaşlarım Sait Uçar’ın kaseti çıkmış diyordu. Onlar beni alkışladıkça çok utanıyordum. İlk kasetimin adı olan ‘Tütmezdi Bacaları’ ile 17 yaşımda bir Sait Uçar fırtınası esmeye başladı.” 

 Peki, profesyonelliğe giden yol nasıl açıldı?

 “1982 -84 yıllarında Radyoevi yarışmaları vardı. Ben yarışmalara Trabzon’dan katıldım, ses ve sazdan birinci olarak Ankara’ya gittim. Ankara’da girdiğim imtihanı da kazandım ve İstanbul Harbiye Radyo Evi’nde çalışmaya başladım. 3 yıl orada çalıştım. Daha sonra askere gittim. Benim zamanımda basın bu kadar çok yoktu. Teyp bile çok az evde bulunuyordu. Herhangi biri elinde kemençe görünce sana dağlı ya da köylü olarak bakıyordu. Bir yerde kemençe çalsa kimse kafasını çevirip bakmıyordu. Ben kemençe de çalınan melodilerin dışında çok farklı şeyler arardım. Ve şükürler olsun ki Allah’ım bana bu günleri nasip etti. Biz o günden bugüne kemençeyi sadece Türkiye’ye değil Dünya’ya açtık. O zamanlar beş altı tane kemençe gaydam (parçam) vardı. Bunu duya duya insanlar kemençeyi benimseyip sevmeye ve dinlemeye başladılar. Ve yavaş yavaş kemençe hayatımıza girdi. ‘Menşure Dedikleri Kız Sen misin?, Haburadan Oyana Nazaradır Nazara gibi parçalarım o yılların meşhur türküleriydi.”

KEMENÇEYİ DÜNYAYA AÇTIM

O yıllarda Bahattin Çamoğlu, Kâtip Şadi gibi belirli ustalar kemençeyi kullanıyordu. Onlarında bildiği belirli parçalar vardı. Ben kemençeyi elime aldım ve kemençe sadece onlardan ibaret değildir dedim. Başladım kendi eserlerim ile piyasaya girmeye. 29 yıldır bu piyasanın içersindeyim 27 kasetim 380 tane bestem var. Hepsinin sözü ve müziği bana ait. Bana deseler ki başka bir Karadeniz sanatçısından türkü söyle söyleyemem, çünkü bilmiyorum.  Bugün gündemde olan türkülerimden, Sanane, Madur Mudur, Öğüt Değirmen, Tubaların Tubası gibi bir çok parçam bana ait sıfır müziktir.”

BENİM SAYEMDE SANATÇI OLDULAR!

 “Bugün gündemde olan ve yeni çıkan sanatçılar ben olmasaydım sanatçı kimliğine sahip olamazlardı. Sahneye çıktıklarında söylemeye parça bulamazlardı. Ben iddia ediyorum, sahneye çıkıp şov yapan atıp tutan arkadaşlarımız var. Sanatçıyım diyen biri çıksın sahneye Sait Uçar’dan bir tane türkü söylemeden inerse eğer ben bu mesleği bırakırım. Türkümü söylüyorlar ve bir tanesi bile bu Sait Uçar’ın eseridir demiyor.  Bunu yapmamalarını ürkeklik ve korkaklık olarak adlandırıyorum.”

“1990 yılarında Yayla Turizmi diye bir şey yoktu. Karadeniz yayla şenlikleri ve festivaller 1998-99 yıllarında başladı. Ben o yıllarda ‘dünya yalansın dünya, dünya fanisin dünya, doğmuşum acıyla, onbeşinde tanıştım doktor ilacıyla, attım reçeteleri benim ilacım yayla’ diye güzel bir eser yaptım.  Bu parçam ile birlikte insanlar arabalarının arkasına ‘benim ilacım yayla’ yazmaya başladı.”

ÖREN’SİZ BİR KADIRGA DÜŞÜNEMİYORUM!

 “ Ben yaylalarda huzur bulan ve bestelerimin çoğunu yaylalarda yapan bir sanatçıyım. Giresun’un Eynesil ilçesine bağlı Ören Köyü ile Beşikdüzü’nün Türkerli ilçesine bağlı Oğuz Köyü arasında yıllardır süren Kadırga Yayla davası beni çok üzüyor. Ben Kadırga yaylası için çok savaştım. Bazı arkadaşlar ile toplandık ve iki köyün ileri gelenlerini bir araya getirdik. Dedik ki iki aylık bir yayla göçü için şu kardeşliği bozmayalım, pekiştirelim.  O zamanlar benimde en hızlı dönemimdi, beni de kırmazlar dedim ve araya girdim. Bu görüşme sonucu yüzde elliyi geçen bir olumluluk yakaladık ama bir talihsizliktir ki nasip olmadı. Şimdi ise iki köy arasında tek bir protokol lazım, o da benim yaşarken bu dünya da en çok istediğim şeydir. İnşallah iki köyü bir araya getirme başarısı bana nasip olur. Bunu çok istiyorum, o zamanlar ben Örenlilere ‘bizim yaylamızdan izin alayım gelin evlerinizi yapın’ dedim. Ama haklı olarak herkes kendi yaylasını kendi doğduğu yeri ister. Yayla bir sevdadır. Bunu yaşamayan kimse bilemez. Yeni nesil her şeyin üstesinden gelir. Ama beşli bir yaş gurubu var karışmasalar bu yayla davası bir haftalık iş,  iş bittikten sonra çıkıp Kadırga’ya hep beraber yayla yaparız. Örenlilerin farklı bir tutkusu ve yapısı vardır. Kadırga da en büyük alışverişi yapanlar Örenlilerdir. İlk defa Örenliler, Almaya, Fransa, Belçika ve Hollanda göç vermeye başladılar. Ben bunları hep araştırıyorum. Ve zenginlikte özellikle bu bölgede önce Örenlilerle başladı. Almanya’dan başında foterle dönenler parasını pulunu Kadırga Pazarı’nda harcıyordu ve harcarken de Kadırga’yı koruma ve sahiplenme olayına giriyorlardı. Şu anda Oğuz Köyü’nden kız alma sayısı çok fazla, Ören’den de Oğuz’a kız verme sayısı aynı şekilde, bu anlamda iki köyü birbirinden ayırt edemezsiniz. Benim bir sanatçı olarak en büyük hayalim ve isteğim Oğuz ve Ören Köyü’nün kaynaşması ile beraber Kadırga’da otçu yapmak ve o kardeşliği yaşayıp ve yaşatmaktır. Ören’siz bir kadırga benim için çok uzaklarda.”

İlk zamanlarda sadece kemençe ile türkü söylerken farklı enstrümanları parçalara katmak fikri nasıl oluştu?

“1986 yılında ‘Kar yağar ince ince’ isimli türküm ile klavye denilen ritim alt yapılı ilk kaseti piyasaya ben çıkardım. Ritimlerle beraber pop saundu denilen ama bana göre pop olmayan bir müzik türüydü. Benim yaptığım müzik pop müzik değil, ben farklı enstrümanlarla yöre davuluna uygun müzikler yapıyorum. İlk 20 kasetim sadece kemençeden ibaret. Ritim alt yapılı kaseti çıkardıktan sonra farklı eleştiriler almaya başladım. Ve bu tür müziğe ara verdim ve tekrar kemençeye döndüm. Benim ara verdiğim dönemde ‘Nurcanım’ aynı ritimle piyasaya çıktı ve beni eleştirenler ‘Nurcanım’a sahip çıkmaya başladı. Oysaki ‘Nurcanım’ın eseri bana aittir. Müzik benim söz başkasınındır. Halk, Sait Uçarı kemençesi ve sesi ile kabullenmiş. Bende kendi kendime öyle bir saunt yakalayayım ki kimsenin yaptığı işe benzemesin dedim ve hepsinden kaçındım. Nasıl kemençe de bir idol isem nasıl tarzım varsa o tarzı aldım hiç bozmadan aynısını parçalarıma koydum ve halka sundum. Parçalarımda enstrüman olarak her tel var ama baba enstrüman her zaman kemençedir.”

Peki, neden hep Tuba?

“Tubaların Tubası ve Tubasi isimli parçalarımı manken Tuğba Özay’a yaptım. 2002 yılında ilk Beşikdüzü festivaline Tuğba Özay ile geldik. Tuğba Özay’ı Karadeniz’e ilk getiren benim bu nedenle halkın benimle beraber onu tanıması ve benimsemesi için kendisine böyle bir eser yaptım ve seslendirdim. Kendisi de halkta bu eserimi çok beğendi.”

Bu camiada size rakip olabilecek biri var mı?

 “Kimse Sait Uçar’a rakip olamaz. Çünkü Rabbimin bana vermiş olduğu güzel ve güçlü bir silah var bende. Ben bestelerimle beraber kim gelirse gelsin yine liderim. Birinci yıl sönüksem ikinci yıl bombayı patlatır yine zirveye otururum. Bu nedenle herhangi biri ne bana rakip olabilir ne de liderliğimi alabilir.”

 Sürekli yükselişte olmanızın sırrı nedir?

 “Benim liderliğimin sırrı sadece halk’tır. Halkın içinde olmak ve profesyonel bir ekip ile çalışmak yükselmemde ki en önemli iki unsurdur.  Birde ben basına yönelik değil halka yönelik parçalar yapıyorum buda benim için bir başarı basamağıdır. Sanatçı halkın içinde olmalı, halktan kaçmamalı. Örneğin Karadeniz’e gelirken yanında korumalarınla gelip kaçmayacaksın, halkın dediğini istediğini yapacaksın, halkın neye ağladığını neye güldüğünü bileceksin. Neye güldün neye ağladın diye soracaksın mutlaka altında anlamlı bir söz vardır. Bu halk neyi sever neyi ister diye düşüneceksin. Ben bu sene baktım araştırdım ve türkülerimde hep slav ağırlıklı çalıştım. Çünkü bu yıl Karadeniz hep duygusaldı,  hep acılı ve dokunaklıydı. Benim başarımın sırrı başta Karadeniz halkı olmak üzere Türk insanıdır.”

 Sait Uçar müziğinde ne zaman profesyonelleşti?

“29 yıldır bu piyasanın içersindeyim. Ve ilk defa menajerlik sistemi ile birlikte profesyonel bir ekip ile çalışıyorum. 2004 yılında menajerlik sistemi ile beraber profesyonelleştim. De -Sa organizasyonu ile beraber çalışıyorum. Menajerim en doğru ve güvenilir bilgileri alarak bana ulaştırıyor ve bende ona göre hareket ediyorum. Doğru kişiler ile çalışmak insanın kafasını rahatlatıyor.”

 Yöresel sanatçıların maddi nedenlere bağlı olarak klip çekmek için Karadeniz’i tercih ettikleri söyleniyor, bu konuda neler söyleyeceksiniz?

“Artık eline kemençeyi alan bir dere kenarında ağacın dibinde klip çekmeye başladı. Bu nedenle çok fazla antipati oluştu. Üstelik bu klipler ekranda dönüyor. Adam sanatın S’sini notanın N’ sini bilmiyor. Sanatçıyım diyerek işini gücünü bırakıp bu işe soyunuyor. İşini bilen bu işi yapsın işini bilmeyen berbat emesin, kirletmesin. 29 yıldır sanat hayatım var diyorum ama benim öncem çok eski. Ben 9 yaşında elime kemençeyi alıp türkü söylerdim o zamanlar bile benim rakibim yoktu. Bir gün menajerim Deniz Hanım  Aquapark’ ta klip çekelim dedi. Beşikdüzlü bir arkadaşımız vardı klibimizi çeken ona da bir ekmek kapısı olsun dedik. Yöremizi çok düşündüğümüz için ‘Davacıyım Yıllara’ türküsüne Aquapark’ta klip çektik. Başkalarını bilemem ama benim maddiyatla işim yoktur. Sait Uçar’ın maddi imkanı yok diye mi Karadeniz’e gelip klip çekiyor diyenler çok yanılıyor. Çünkü ben aynı parayı burada da veriyorum. Benim sanatım ne ise varlığımda öyledir. Burada klip çekmek daha masraflı. Ekibi tamamıyla buraya taşıyorsunuz yol masrafları, konaklama masrafları bunların hepsi bir masraf. Buraya geliş amacımız maddi değil tamamen maneviydi.

Sait uçar besteleri nasıl yazar?

 “Bir an vardır önemli olan o anı yakalamaktır benim için. O anı yakaladığım zaman başlıklar geliyor, sonrasında konu belli oluyor ve beste tamamlanıyor. Yaşadığım bir olayı türkülerimde halka anlatıyorum. İnsanların ortak sorunlarını ele alıp bestelerimi yazıyorum. Özellikle sabah saatlerinde bestelerimi yaparım.”

Sizin için özel anlamı olan bir parçanız var mı?

“Bestelerim benim çocuğum gibi, hepsi birbirinden güzel anlamlı ve özel, ama son albümümde yaptığım Çınar ve Bir Yokmuş adlı iki eserim var olağanüstü mükemmel parçalar. Ben Kuruyan Bir Toprak Sende Yağmur Damlası, Tek İlacım Sen Olsan Seni İçmeyeceğim, Neredesin, Madur Mudur, Öğüt Değirmen gibi adını sayamadığım bir çok eserim var ve hepside benim için çok özeldir.”

‘Sanane’ isimli son albümünüzle ilgili neler söyleyeceksiniz? 

“‘Oy dizgine dizgine de

Gurban çiçeklerine

Bahar dedin yaz geçti de

Aha geldi güz yine’

Bu sene gelen maillere bağlı olarak kasetimde Giresun’a ağırlık verdim. Giresunlu dinleyenlerimden gelen mailler hep onları ihmal ettiğim yönde sitem doluydu bizde onların gönüllerini geri kazanmak için özellikle Giresun karşılaması yaptık. Beğenerek zevkle dinleyeceklerine inanıyorum.”

 Karadeniz sizin için ne ifade ediyor?

 “Karadeniz benim için birlik ve beraberliği simgeliyor. Allah bu bölgeye devletine ve bayrağına sahip bir halk yaratmış.”

Bizimle paylaşabileceğiniz bir anınız var mı?

 “ Bir düğünde türkü söylemek için kemençemi elime alıp Ağasar’ın Kızılüzüm Köyü’ne gittim. Düğün başlayacak, ben kemençenin üç telini de aynı anda akort yaparken kestim. Neyse telleri tekrar taktım yine kopardım. Düğüne başka kemençeci çağırıldı ve devam edildi. O zaman ki heyecanımı siz düşünün artık.”

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? 

“Beni halk yaşatıyor, ben diğer sanatçılara da benzemiyorum. Bizim arkamızda ceketimizden başka bir şey yok, başka birileri de yok. Ben tek başına bir Sait Uçar’ım. Dinleyenlerim sevenlerim korsan kasetlere çok dikkat etsinler. Halkımız her şeyin hakkını veriyor ve ben halkımıza çok güveniyorum.”

 

Röportaj: Elif Neslihan SAĞIR


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi222
Bugün Toplam1027
Toplam Ziyaret4277104
NÖBETÇİ ECZANE



   
  

google reklams